Tarih: Ekim 1997
Gazete/Dergi: Roll
Portishead
PORTISHEAD
(Sony Türkiye)
İkinci albüme zor derler. Hele birincisi çok başarılı olmuşsa ve büyük beklentiler oluşmuşsa. Kimileri umursamadan yoluna devam eder, kimisi de başarı beklentisine yanıt vermeye çabalarken unufak olup gider. Bunun belki de en trajik örneği (tek neden bu başarı baskısı olmasa da), Nirvana’ydı. Portishead de, okuduğumuza göre “Dummy”nin başarısını tekrarlama baskısının altında yok olmanın eşiğine gelmiş. Ne yapsalar “yeterince iyi değil” duygusundan kurtulamamışlar üç yıl boyunca. Sonunda koca bir “ittiret!” çekip albümü kayıt edebilmişler. İyi etmişler etmesine de… Ben “Dummy”mi isterim, bana ne!.. Bu “yeterince iyi değil galiba” duygusu sonunda gereğinden fazlasını yapmaya neden olmuş. Eskisinden daha karanlık, eskisinden daha fazla kafaya vuran, eskisinden daha her şey bir albüm olmuş. Ama ”Sour Times” ya da “Glory Box’ gibi başyapıtlardan yoksun olarak.
“Portishead” kötü bir albüm mü? Kesinlikle değil. Portishead’in artık tanıdık o sinemasal müzik noir sound’u bu albümde de varlığını koruyor. 60’ların soul’uyla 90’ların hip-hop’ının yavaşlatılmış ritimleri yine yerli yerinde. Sanki dinlene dinlene eskimiş, sizde anısı olan bir long play dinliyormuşsunuz duygusu veren hışırtı da arka plandaki yerini tabii ki koruyor. Günümüzün en iyi şarkıcılarından Beth Gibbons’ın vokalleri yine adamın canına okuyor. “Dummy’nin açılış parçası “Mysterons” daki gibi, bu albümde de “Humming” adlı şarkıda thereminin o meşum soundu eski bir bilimkurgu filmi seyrettiğiniz duygusunu yaratıyor. Yani kısacası, her şey fazlasıyla yerli yerinde.
“Fazla” galiba bu albümü tanımlayacak en iyi sıfat. “Dummy” de müşahade ettiğimiz Betty Blue sendromu (bakınız ya da bakamayınız, Rol no 2) hem gururumuzu, hem de mazohistligimizi tatmin etmişti. Beth Gibbons’ın “Glory Box’daki “Seni sevmem için bana bir neden ver/Bana kadın olmam için bir neden ver/Tek istediğim bir kadın olmak” dizelerinde hem kendimize acımış. hem de Beth’i kurtarmak için yoğun bir istek duymuştuk. Yeni albümde ise Beth için ”aman bulaşmayalım abi” diye düşünmekten kendimizi alamiyoruz. Beth üzerinde durmamız boşuna değil. Portishead’in beyni Geoff Barrow’a göre, ilk albümün başarısının belki de tek nedeni Beth’in sesi. Ama bu kez “Only You” dışında tırnaklarını çıkarmış bir Beth’le karşı karşıyayız. Kısaca, savunmaya geçmemiz boşuna değil. Uzun sözün kısası, üretim süreci gibi, dinlenmesi de zor bir albüm “Portishead”.