TARİH:  6 Temmuz 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün

8 Temmuz da rock’çı yüzünü gösterecek olan punk-rock’ın efsane ismi Elvis Costello, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’na tarihi günlerinden birini yaşatacak 

Elvis Costello ilk albümü ‘My Aim is True’yu yaptığında daha ne internet ve özel radyo kanalları hayatımıza girmişti, ne de bugünkü kadar çok albüm ithal ediliyordu. Ama ‘Melody Maker’ ve ‘Music Express’ gibi dergilerden İngiltere ve ABD müzik dünyasının yeni bir akımla çalkalandığını okuyorduk: Punk devrimi başlamıştı. Bir devrim olur da biz nasıl geri kalırdık? Kimdi bu Sex Pistols The Clash, The Damned, Boomtown Rats, Ramones falan? O güne kadar progressive rock’ı baş tacı eden, her yıl Yes’in ya da Genesis’in son albümünü yılın en iyi albümü seçen ve bizim de müzik zevkimizin şekillenmesinde önemli rol oynayan dergiler birden eski kahramanlarına sırtlarını dönmüştü. O güne kadar adlarını çok anmadıkları Iggy Pop ve Lou Reed gibi başka rock’çılar punk’ın ataları ilan edilmişti. E, ama biz onları da pek bilmiyorduk. Ben ki çevremde rock uzmanı sayılırdım, kendimi koyu cahil hissediyordum. Punk’ın görünürdeki isyankâr tavrı cazip gelmişti ama bir de pek methedilen Elvis Costello diye bir tip vardı ki ne rock’çıya ne de punk’çıya, hiçbir şeye benzemiyordu. O da bu yeni yükselen dalganın ilahlarındandı ve kalın çerçeveli kocaman gözlükleri ve ceket – kravat giyimiyle bir muhasebe memurunu andırıyordu. Şimdi bu adamı da mı dinleyecektik yani? 

Bel bağladığım TRT3’ün radyo ve programları ‘Stüdyo FM’ ve ‘Müzik Magazin’de ne punk’a ne de new wave’e uzun süre yüz verdi. Ve sonra bir gün bu programlardan birinde Elvis Costello’nun ilk albümünden iki parça çalındı. Kasete kaydettiğim bu parçalar ‘Alison’ ve ‘Watching the Detectives’di ve hiç şüphesiz son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardı. Ve hâla da bir en iyi şarkılar listesi yapsam en yukarılarda yer bulurlar. Peki, Costello bir punk’çı mıydı? Hem evet, hem hayır. ‘Alison’ bir orta tempolu baladdı, ‘Watching the Detectives’ ise bir reggae ve ikisi de aşka dairdiler. Yani ne tematik ne de müzikal anlamda punk sayılmazlardı ama yine de Costello’nun sivri dilinde, öfkesinde, zeka dolu sözlerinde ve duruşunda punk bir tavır vardı. Kısacası Costello dönemin ruhuyla, klasik şarkı geleneğini tutkulu bir ustalıkla birleştirmiş ve bunları pub-rock’çı kökeniyle harmanlamıştı. Sonuçta ‘My Aim is True’ hem en iyi ilk albümler, hem de en iyi punk albümleri arasında sayıldı. 

Sinemaya uzak durmuyor 

Costello’nun Türkiye’de daha geniş bir dinleyici kitlesinin gündemine girmesi ise film müzikleriyle oldu. ‘Baba-III’te ‘Miracle Man’, ‘Evlilik Öpücüğü’nde ‘Everyday I Write the Book’, Büyük Lebowski’de ‘My Mood Swings’, ‘Sensiz Olmaz’da ‘Shipbuilding’, ‘Tersyüz’de ‘Alison’ ve ‘Soğuk Dağ’da ise ‘Scarlet Tide’ adlı parçaları yer almıştı. Ama başka iki film daha vardı ki, aslı onlarda yer alan iki şarkısı Elvis Costello’ya ciddi bir hayran kitlesi kazandırdı. Bunlardan birincisi adını Elvis Costello’nun filmde yer alan şarkısından alan Michael Winterbottom’ın ‘I Want You’suydu. Costello’nun şarkının da nakaratı olan ‘I Want You’ dizesini söylemesi o kadar erotizm, özlem, yakarış ve kıskançlık yüklüydü ki, insan olup da etkilenmemek imkansızdı. Sonuçta Elvis Costello adı bu film ve şarkıyla geniş bir kitlenin belleğinde yer etti. Costello adını ertesi yıl ‘Aşk Engel Tanımaz’ filminde yer alan Charles Aznavour bestesi ‘She’ye yaptığı yorumla daha da geniş bir kitleye duyurdu. Hoş, Costello bu şarkıya pek sahip çıkmaz ama bu, ‘She’nin, onun en sevilen parçalarından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 

Costello, bu ünlü baladlarının çok ötesinde ilgi alanlarına sahip biri öte yandan. Klasik müzikten, caza hemen hemen el atmadığı hiçbir Batılı müzik formu yok denilebilir. İş birliği yaptığı sanatçıların nitelikleri de bir o kadar değişik. Bir yaylı çalgılar dörtlüsü olan Brodsky Quartet, geçtiğimiz günlerde İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde bir konser veren mezzo-soprano Anne Sofie von Otter, 60’lann ünlü aşk şarkıları yazarı Burt Bacharach ve Paul McCartney bu isimlerden bazılar. Rock müziğinin bilge ismi komünist Robert Wyatt’ın da cover’ladığı savaş karşıtı ‘Shipbuilding’ gibi şarkıları yazan,  ‘Irkçılığa Karşı Rock’ konserlerinde yer alan Costello’nun hayatında bazı karanlık sayfalar da var. Aşk ilişkilerini askeri manevralarla özdeşleştiren ve ilk adı ‘Emotional Fascism’ (Duygusal Faşizm) olan 1979 tarihli ‘Armed Forces’ (Silahlı Kuvvetler) albümünün turnesi sırasında bir barda Ray Charles (onun da hayatını konu alan ‘Ray’ filmini bu yıl izledik) için cahil, kör zenci demesi o güne kadar onu destekleyen basının öfkesini çekmişti. Ama bu olayın altından çok sular aktı ve Costello’yu bu olayla anmayı gerektiren benzer bir başka davranışı da olmadı. Şarkıcı Diana Krall’la evli olan Costello geçtiğimiz yıl iki albüm birden yayımladı. ‘Il Sogno’ Londra Senfoni Orkestrası’yla kaydedilmiş bir klasik müzik albümüyken, ‘The Delivery Man’ son grubu The Imposters’la yapılmış bir rock albümüydü. İki albüm de çok beğenildi ama bizi ilgilendiren ikincisi çünkü İstanbul Caz Festivali’nde Costello’nun rock’ÇI yüzünü izleyeceğiz. “The Delivery Man’ şimdiden Costello’nun 80 sonrası döneminin en başarılı albümleri arasında yerini aldı. Şarkı yazarları arasında en büyükler arasında sayılan ve Bob Dylan, Van Morrison gibi devlerle kıyaslanan Elvis Costello, yani asIl adıyla Declan McManus Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’na tarihi günlerinden birini yaşatacak. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com