TARİH: 24 Haziran 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün
Devrimin iki farklı yüzü
Kübalı yazar Reinaldo Arenas’ın hayatını anlatan film, Küba’yı hakettiğinden daha karanlık gösteriyor. Filmde başrol oynayan Javier Bardem’in yanı sıra, Sean Penn ve Johnny Depp de rol alıyor. Müzikler ise Laurie Anderson ve Lou Reed çiftinden
Orijinal adı: Before Night Falls Yönetmen: Julian Schnabel Oyuncular: Javier Bardem, Olivier Martinez Johnny Depp, Andrea Di Stefano Türü: Dram Ülke: ABD
Biyografik filmlerin doğasında bir sorun var. Gerçeğin belli bir şekilde yaşandığı iddiası değil sadece bu sorun. Genellikle çok uzun bir süre ele alındığından yüzeysellikten kurtulamamak, derine inememek diyebiliriz belki buna. Hollywood formülünde kahraman genellikle zor koşullarda başlar, bir takım hayati dönemeçlerden geçer, sonuçta genellikle başarır. “Karanlıktan Önce”nin iyi yanı bu formüle uymaması. Kötü yanı ise bir kolaj izlenimi vermesi, art arda sıralanmış konu başlıklarından oluşması.
Filmin kahramanı yazar Reinaldo Arenas (Javier Bardem) 1943’te Küba’da yoksul ve kocası tarafından terk edilmiş bir kadının çocuğu olarak dünyaya geliyor. Yazarlığa yeteneği kısa sürede öğretmeni tarafından (oldukça klişe bir sahnede) keşfediliyor. Ama maço Latin kültürünün temsilcisi dedesi torununun yazarlık yeteneğini şiddetle bastırmaya çalışıyor. Arenas daha sonra devrimcilere katılıyor ve devrimden sonra bir kütüphanede iş buluyor. Eşcinselliğini de keşfettikten sonra devrimin ilk yıllarındaki özgürlük ortamında hem çokeşli bir yaşam sürmeye başlıyor hem de ilk romanını yayımlıyor. Ama devrimle hedonizmin uyuşmayacağı konusundaki ilk derslerini de koruyucusu yazar Jose Lezama Lima’dan alıyor bu dönemde. Lezama’ya göre sanatçılar devrim karşıtı olmak zorunda çünkü zevk denetlenebilen bir şey değil ve devrim her şeyi denetim altına almaya çalışıyor.
Bir süre sonra Arenas’la rejim gerçekten de karşı karşıya gelmeye başlıyorlar. Sorun Küba rejimi açısından Arenas’ın cinsel hazzı yüceltmesi ve eşcinselliği olarak gözüküyor. Arenas’ın bir kitabını gizlice Fransa’ya kaçırtıp orada bastırtması rejimle arasındaki sorunları derinleştiriyor. Arkasından haksız suçlamalarla başlayan hapis macerası ve başarısız ülkeden kaçma girişimleri geliyor. Nihayetinde Arenas’ın ülkeyi terk etmesine izin veriliyor ve yazar New York’a yerleşiyor. Ama Amerika’da da umduğunu bulamıyor. Sosyalizmle, kapitalizm arasındaki farkı, kıçına yediği tekme karşısında ilkinde bağırmasına izin verilmemesi, diğerinde ise verilmesi olarak özetliyor. Tekme baki kalıyor yani. AIDS olduğunda da sağlık sigortası olmadığı için hastaneden atılıyor Arenas ve trajik sonuna doğru – evine yola çıkıyor.
Erkek egemen ve homofobik kültür kapitalizmle başlamadığı gibi ne yazık ki sosyalizmde de sona ermiyor. Teorik olarak sosyalizmin bu kültürü – aşmak için çaba harcaması gerekir ama bunun pek – de öyle olmadığı anlaşılıyor. Hatta kimi dönemlerde daha geri uygulamalar da gündeme gelmiş. Ama yine de “Karanlıktan Önce”nin çizdiği Küba tablosunun, Küba’nın hakkettiğinden daha fazla karanlık olduğunu düşünüyorum. Küba bırakın diğer Karayip ülkelerini, gelişmiş ülkelerin bile çoğundan daha iyi bir sağlık ve eğitim sistemini onca yoksulluğa ve ABD’nin ablukasına rağmen kurabilmiş bir ülke. “Karanlıktan Önce”ye göre ise berbat bir diktatörlükten başka bir şey değil. Yönetmen Julian Schnabel belli ki Jose Lima’nın düsturunu benimsemiş ve karşı devrimci safta yer almayı seçmiş. Ama sosyalistim diyenlerin bunu söyleyip işin içinden çıkmaya kalkmamaları gerekir. Javier Bardem’in bu filmdeki rolüyle Oscar’a aday olduğunu ve ayrıca Sean Penn ve Johnny Depp’in (iki ayrı rolle) de filmde rol aldığını belirtelim. Filmin müziklerinin bir kısmı ise rock müziğinin ünlü çifti Lou Reed ve Laurie Anderson’dan.