Tarih: 1 Ekim 1994

Gazete/Dergi: Express

‘Taş Devri’, bizim 70’lerde televizyonda izlemeye başladığımız bir çizgi film dizisi. Ama Amerikan yaşamındaki yerini 1960’larda almış. Ucuza üretilen bir diziymiş’ Taş Devri’:  Yarım saatlik bir bölümü 7 dakikalık bir film maliyeti ile kotarmak zorundaymış William Hanna ve Joseph Barbera. Buna rağmen, esprili diyalogları sayesinde dizi büyük başarı kazanmış.  80 ülkede ve 22 dilde gösterilmiş. Şu anda sinemalarda gösterilen ’Taş Devri’ ise TV dizisinin gerçek oyuncularla çekilmiş bir versiyonu. Filmin yapımcıları arasında Steven Spielberg’in de adını görüyoruz (jenerikteki adıyla Steven Spielrock). Yani bu kez masraftan kaçınılmamış. 45 milyon dolara mal olan filmin senaryosunun yazımında 32 mizah yazarı görev almış. Buna rağmen, filmin pek de güldürdüğü söylenemez; neyse yine de başarısız bir film değil ‘Taş Devri’. ABD’deki hasılatı 6 haftada 114 milyon dolar. Ayrıca filmde Rock Donald’s adıyla görülen McDonald’s firmasından da 45 milyon dolar destek alınmış.  bir 100 milyon dolar da Çakmaktaşbebekleri, kravatları ve ve vitamin haplarının pazarlanmasıyla gelmiş. Filmin listelere girmeyi başaran müziği de REM’in hemşerileri, eksantrik B-52’s (Filmdeki adlarıyla BC52’s) topluluğundan. B-52’s’un ‘The Flintstones’ şarkısının filmin başarısında önemli bir payı var. Filme katkıda bulunanlar arasında, Muppet’ların yaratıcısı Jim Henson’ın şirketiyle ‘Jurassic Park’ filminin bilgisayar programlama ekibi de bulunuyor. ‘Taş Devri’ 1960’lı yılların başındaki Amerikan Hayatının bir parodisi. Televizyonu bir eğlence aracı olarak en görkemli dönemini yaşadığı (Uzay Yolu, Kaçak, Bonanza gibi dizilerin herkes tarafından merak ve heyecanla izlendiği o yıllar…),  elektrikli ve elektronik aletlerin hızla gündelik yaşama girdiği, ayın fethedildiği, teknolojik ilerleme ve tabii çalışma ile herkesin günün birinde istediği yere ulaşacağına inanılan 60’lı yıllar… Bugünden bakıldığında Taş Devri kadar eski bir dönem.

 Çakmaktaşlar da 60’lı yılların Amerikan ailesinin sahip olduğu teknolojik konforu yaşıyor. Bir otomobilleri var ama taban gücüyle çalışıyor, pikaplarında iğne görevini bir kuş görüyor, diafon görevi de bir başka kuşun, çöp öğütücüsü bir domuz, çim biçme makinesi ise dev bir istakoz. Fred Çakmaktaş’ın (John Goodman) en sevdiği alet ise tabii ki televizyon. Karısı Wilma’nın (Elizabeth Perkins), zenginleştikten sonra ‘kötüleşen’ kocasına kızıp, eşyaları kırıp devirmeye başlaması üzerine Fred’in en çok korumak istediği şey televizyon oluyor.

‘Taş Devri’nde esas atmosfer 1960’lar olsa da film yalnızca bu döneme gönderme yapmıyor. Çakmaktaşlar ve Moloztaşlar işçi aileleridir. Fred ve Barney (Rick Moranis) iki sıkı dost ve taş ocağında iş arkadaşıdırlar. Barney, Fred’e olan borcunu ödemek için İşçiler arasında yapılan bir sınavda kendi sınav kağıdını (daha doğrusu taşını) gizlice Fred’inkiyle değiştirir. Böylece hiç de parlak zekası olmayan Fred yönetici yardımcılarına getirilir. Barney ise işten atılır. Çakmaktaşlar zenginliğin nimetlerinden yararlanırken Barney ve Betty (Rosie O’Donnell) onların yanında sığıntı olarak yaşamak zorunda kalır. Bu arada para Fred’i de değiştirir. Fred Barney’e tepeden bakmaya başlar. Aslında, Fred de bir oyuna getirilmektedir. Tipik bir 80 li yıllar yuppiesi havasındaki şefi Cliff Vandercave (Kyle MacLachlan) ve sekreteri Sharon Stone şirkette yapmak istedikleri üçkağıtları Fred’e yaptırırlar. Cliff hem sahte faturalarla vurgunlar vurur, hem de şirkette kendi lehine önemli değişiklikler planlar. Otomasyona geçilmesiyle işçiler işlerini yitirirken, işten atma emirlerinin altında Fred’in imzası vardır. İşçiler ayaklanır, Fred’i asmak isterler. Son anda kurtulan Fred, Cliff’in oyununu bozar; yeni teknoloji imha edilir. Fred otomasyona geçişi engellerken, bir yandan da farkında olmadan yeni bir ürünü keşfeder: Beton.

Bütün bu sınıf çatışmasının, iyilerin, kötülerin dışındaymış gibi görünen asıl patron Slate, bir yandan Fred’in isteklerini yerine getirerek işçilere ücretli izin ve sigorta gibi haklar verirken bir yandan da ‘Taş Devri’nin Fred’in bu yeni keşfiyle sona erdiğini ilan eder. 

Sona eren yalnızca 60’lı yıllar değildir. Aynı zamanda bireysel hırsı göklere çıkaran 80’ler de sona ermiştir. Şimdi, sağlık reformları, sosyal harcamalar gibi vaatlerde bulunan (ama hiçbirini başaramayan) Clinton dönemidir. Teknolojik ilerlemeye bağlanan saf umutlar, sınıf atlama düşleri bitmiştir. Ama teknolojik ilerleme ne yaparsanız yapın devam edecektir. Filmin iyimser gibi görünen sonunda, aslında Fred ve benzerlerinin ve sonunun geldiği sessizce belirtilir. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com