TARİH: 7 Şubat 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
Doğada tek başına yolculuk yapan kahraman hikâyeleri bir tür oluşturacak kadar çok. Mia Wasikowska’yı Çöldeki İzler’de izleyeli daha bir yıl olmadı. Çöldeki İzler’in kahramanı travmalarla dolu çocukluğuyla hesaplaşmasını Avustralya’yı boydan boya katederek gerçekleştiriyordu.
Yine karşımızda travmalarıyla baş etmek için tek başına yolculuğa çıkan bir kadın kahraman var. Yine gerçek bir hikâyeden yola çıkılmış. Bu kez ülke Amerika, yer Pasifik kıyısı, yıl 1990’ların ortası.
ÇARE YOLCULUK
Cheryl Strayed (Reese Witherspoon) annesini kaybedince yaşadığı kaybın altında ezilir. Annesi Cheryl’in her şeyidir. Alkolik ve saldırgan babası zaten uzun zamandır yoktur hayatında. Cheryl yaşadığı kayba karşı tepkisini kendisini uyuşturucu ve seksle cezalandırarak verir. Kendisiyle yatmak isteyen herkesle yatar, eroini dibine kadar kullanır, kimden olduğunu bilmediği bir hamilelik yaşar. Kocası tarafından terk edilir. Ve bir noktada bu baş aşağı gidişe bir son vermek gerektiğini anlar. Çözüm olarak bulduğu şey ise yaklaşık 2 bin kilometrelik bir yolculuğa çıkmaktır, yayan ve tek başına.
“Yaban” bu yolculuğu ve -flashback’lerle- öncesini anlatıyor. Yolculuğun Cheryl için sembolik anlamları, işlevleri olmalı: Hem annesi için düzenlenmiş bir veda töreni, hem de başarırsa, kendisine saygısını yeniden kazanacağı, kendisini yeniden değerli bulacağı bir sınav.
İZ BIRAKMIYOR AMA İZLENİYOR
Geriye dönüp baktığımda filmin çok da fazla iz bırakmadığını görüyorum fakat ilgiyle de izledim. “Çöldeki İzler”den daha iyi. Reese Witherspoon bu rolüyle Oscar’a aday oldu. Fena oynamamış gerçekten. Sonuçta film, tavsiye edilir. Sevilen birinin kaybının bireyin hayatında ne kadar büyük sonuçlara yol açabileceğini ve her şeye rağmen yola devam etmek gerektiğini göstermesi bile önemli. Yürü be kızım!