TARİH: 14 Şubat 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
Karikatürde iki yaşlı kadın konuşmaktadır. Biri diğerine “Aklımı başımdan alan bir Alman vardı, adı neydi unuttum, sen hatırlıyor musun?” diye sorar. Diğeri cevap verir: “Alzheimer”.
Keşke Alzheimer böyle gülüp geçebileceğimiz bir şey olsa. Filme adını* veren Alice (Julianne Moore), Alzheimer’le ilgili en acı şeyin “komik ve gülünç” duruma düşmek olduğunu söylüyor. Keşke kanser olsaydım diyebiliyor. Oysa kanser müthiş fiziksel acı veren ve nihayetinde öldüren bir hastalık. Alzheimer ise öldürmüyor, süründürüyor. Hafızası olmayan, iletişim kuramayan bir yaşayan ölüye dönüştürüyor.
Alice bir bilim insanı, hem de iletişim alanında konusunun en önemli adlarından biri. Kocası doktor, bir kızı hukukçu, oğlu da tıp okuyor. Ailenin en çizgi dışı üyesi ise oyuncu olmak için çabalayan ve üniversiteye gitmeyen Lillian (Kristen Stewart). Kendisi gibi entelektüel bir ailesi var Alice’in. Alice bir konferansta çocukların konuşmayı nasıl öğrendiklerini anlatıyor. Film boyunca izlediğimiz ise Alice’in konuşmayı nasıl unuttuğu.
Film sadece Alice’in hastalığının ilerleyişini anlatmıyor tabii ki. Bu hikâyeyi Alice’in aile ve iş hayatının içine oturtuyor. Alice Alzheimer belirtileri göstermeye başladığında önce işini kaybediyor. Hastalığının kalıtsal olduğu anlaşıldığında da bu kez büyük kızı Ana’nın “kontrollü soğuk” tepkisiyle karşılaşıyor. Kocasına ayak bağı olmaya başlıyor.
Ailenin asisi Lillian ise bu gibi durumlarda hayatta da genellikle olduğu gibi en sadık çocuk çıkıyor. Ailenin istediği biçimde düzene ayak uyduran kardeşler genellikle kendi hayatlarını kurup anne babalarından uzaklaşırken, en asi çocuklar, tuhaf biçimde hem maddi hem de manevi açıdan aileye en bağ(ım)lı olanlar olarak kalırlar. ‘Yolda’nın yazarı Kerouack’ın annesiyle yaşaması gibi Lillian da annesine bakacak olan kişidir. En isyankârın, en sadık olmasının, hayatın garip diyalektiğinin örneklerinden biri olduğunu düşünüyorum.
‘Unutma Beni’ güzel bir film. İyi oynanmış, iyi yönetilmiş. Julianne Moore bu filmle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar kazanabilir. Kristin Stewart’a ise her geçen filmle birlikte daha çok âşık oluyorum. Önerilir.