TARİH:  11 Şubat 2014

GAZETE/DERGİ: Birgün

Kim kiminle nerede? 

Allen’ın son dönem filmlerinde hep bu yaşadığı sorunların izi olduğunu duşünüyorum. Bazen kadın düşmanlığı, bazen düpedüz insan sevmezlik ve çoğunda da kendisini bir aklama çabası olarak bu sorunun varlığını hissediyorum. 

Orijinal adı: Blue Jasmine Yönetmen: Woody Allen Oyuncular: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Sally Hawkins Ülke: ABD

Bugünlerde Woody Allen’la yatıp kalkıyoruz. Hikâye’nin başlangıcı eskiye uzanıyor ama yeniden gündeme gelmesi Allen’a Altın Küre Hayatboyu Başarı Ödülü verildiği sırada başladı. Eski sevgilisi Mia Farrow, 1993’te Allen’ın, evlat edindiği kızı Dylan Farrow’u taciz ettiğini iddia etmişti. Ama daha öncesi de var. Mia Farrow’la Allen sevgiliydiler ve Ronan adlı ortak bir çocukları vardı. Ayrıca sayısını tam bilmediğim başka evlatlıkları da vardı. 1993’te bir gün Farrow’un evlatlıklarından Soon Yi ile Allen’ın bir ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Farrow, Allen’ın çektiği Soon-Yi’nin erotik fotoğraflarını bulmuştu. Allen’la Soon Yi’nin ilişkisinin kanunlara aykırı bir yanı yoktu. Kız 18’inden büyüktü ve Allen’la resmen akraba değillerdi. Ama ahlaken bir sorun olduğu da açıktı. Allen’la Soon Yi’nin aralarında kan bağı olmaması sorunu çözmüyordu. Allen kızın baba figürüydü; kan bağı olmaması ilişkinin türünü değiştirmiyordu. Allen’ın bir kez bile Farrow’un evinde kalmamış olduğu söyleniyor. Bu durumda belki baba figürü olması da tartışılır. Fakat ilişkinin başlangıcı sağlam bir zeminde olmasa da, sonuçta Allen’la Soon-Yi Hollywood’da az görülen bir evlilik yaşıyorlar. 16’sı evli olmak üzere 21 yıldır birlikteler, iki de evlatlıkları var. Onlara hâlâ, siz bir ilişki başlatmamalıydınız demenin bir anlamı yok. Yanlıştan belki de doğru çıkmış. Doğru gibi gözüken evlilikler sapır sapır dökülürken onlar birlikteliklerini sürdürmüş. Ne Woody ne de Soon Yi’nin sağlıklı yetişkin bireyler olmadığı, kızın bir baba arayışında olduğu, adamın da kendisini yetişkin kadınların yanında güven içinde hissedemediği söylenebilir. Bu tip insanlara ne önerilebilir? Zaman yolculuğu yapın, çocukluğunuza dönün ve anne babanızla yanlış giden ne varsa düzeltin demenin pratik bir anlamı yok. Soon Yi babasız yetişmişse, öyle kalacaktır. Psikanaliz tedavi edebilseydi, 30 yıl terapi gören Allen her halde iyileşirdi. Ama tedavi görmeseydi belki çok daha kötü olacaktı ve kariyerini de sürdüremeyecekti. 

Şüphe kalıyor… 

Fakat bugün asıl mesele tacize ilişkin olanı. 1993’te Allen artık ayrı olduğu eşini ve çocuklarını ziyarete geliyor. Evde sayısı altıyı bulan başka konuklar da varken, iddiaya göre Allen o sırada 7 yaşında olan Dylan’ı tavan arasına götürüyor ve taciz ediyor. Dylan’da taciz edildiğine dair bir bulguya rastlamıyor psikologlar. Vardıkları kanı, Dylan’ın evdeki stresli ortamın verdiği duygusal karmaşadan ve annesinin manipülasyonlarından etkilenerek bu iddiaları ortaya atmış olması. Dava düşüyor, Allen beraat ediyor. Ama şüphe kalıyor. Çünkü taciz iddialarında kadının beyanı esastır diye bir sav var. 

Aksi ispat edilene kadar kişi masumdur karinesi işlemiyor. Çünkü Allen’ın Soon-Yi ile ilişkisinin gölgesi Dylan’la ilişkisinin de üstüne düşüyor. Oysa ikisi ayrı şeyler. Birisi suç, birisi ahlaki bir sorun ama müeyyidesi olmayan bir sorun çünkü hukuken ne ensest ne de pedofili. Ayrıca taciz iddialarında kadının beyanı esastır diyen başka bir sav da var. Ve bu gölge Mia Farrow’la oğlu Ronan’ın Altın Küre sırasında attıkları tweet’lerle yeniden büyüdü. Bu tweet’lerde Ronan, “babası” Allen’ı, Dylan’ı taciz etmekle suçluyordu. Farrow da benzer bir tavır içindeydi. Üstüne bir de Dylan’ın Allen’ı suçlayan mektubu geldi. New York Times’da yayımlanan mektupta Dylan, Allen’ı yeniden tacizle suçluyordu. Kıyamet yeniden koptu. Bir zamanlar Time’ın kapağına “Komik Dahi- Amerika’nın Woody Allen’ı” başlığıyla çıkan, pedofilik bir ilişkiyi anlatan “Manhattan” filmi göklere çıkarılan Allen artık şeytanın ta kendisiydi. “Manhattan” iyi bir filmdi ama bugün vizyona çıksa o da lanetlenirdi; hatta bugün böyle bir film hiç yapılamazdı. Çünkü 70’lerde pedofilinin içeriği bugünden çok farklıydı. Bugün 42 yaşında bir entelektüel Amerika’da herkesin gözü önünde 17 yaşında bir lise öğrencisi kızla bir ilişki yaşayamaz, dolayısıyla sonradan o ilişkinin filmini de çekemez. Alman Yeşilleri bugün geçmişte olduğu gibi pedofiliyi savunan demeçler veremezler (Eylül ayında bu konu gündeme geldi ve Yeşiller özür dilediler). Doğrusu da bu. 

Allen taciz etmiş midir? 
Bu saatten sonra, Allen’a Soon Yi ile ilişkisi konusunda parmak sallamanın anlamı olmadığını düşünüyorum. Allen’da bir sorun olduğunu da düşünüyorum. Kendisi de düşünüyor zaten, filmlerinde kendisine dair yarattığı persona ne kadar güvensiz, ne kadar ürkek, ne kadar nevrotiktir. Peki ama Allen – Dylan’ı taciz etmiş midir? Allen’ın yine New York Times’da yayımlanan mektubu da epey inandırıcı iddialar içeriyor. Mia Farrow’un ne taciz konusunda ne de başka konularda tutarlı bir çizgisi yok. Mia Farrow’un da aldatılmanın intikamını almak için böyle bir senaryo hazırlamış olma ihtimali var. 

Bu filmlere zor katlanıyorum 

Sinemaya gelince. Uzun zamandır Allen filmlerinden keyif almıyorum. En beğenilen “Maç Sayısı” ve “Vicky Christina Barcelona” da hak ettiklerinden fazla övüldüler. Allen’ın son dönem filmlerinde bu yaşadığı sorunların izi olduğunu da düşünüyorum. Bazen kadın düşmanlığı, bazen düpedüz insan sevmezlik ve çoğunda da kendisini bir aklama çabası olarak bu sorunun varlığını hissediyorum. “Kim Kiminle Nerede” (Whatever Works) Allen’ın tezlerinin ve sinemasal intikamının tipik örneklerindendi. Filmde 60 yaşında bir mizantrop (insan sevmez), 20 yaşındaki bir kızla ilişkiye girer. Kızın annesi, çifti ayırmak için elinden geleni yapar. Ama taşradan New York’a gelmek kadını değiştirir, aşırı dindarlıktan, aşırı liberalliğe hızla geçiş yapar vs. Ahlakçı kadın poligamik ilişkiler yaşayan bir hipster’e dönüşür. Filmde Woody, Mia ve Soon Yi ilişkisinin yankılarını görmek zor değil. Woody’nin liberal tezi, kendinizi hiçbir şeyle sınırlamayın, ne yaşamak istiyorsanız onu yaşayındır. Ayıp ve günah yoktur. Etik? Orası bulanık. 

Gelelim “Blue Jasmine”e. Allen’ın epeydir yaptığı tarzda bir film bu da. Karakterler karikatürden hallice. Diyaloglar inandırıcı değil. İlişkilerin doğuşu ve gelişmesi Allen tezlerini doğrulama hızında dörtnala gidiyor. Ben zor katlanıyorum bu filmleri seyretmeye. Cate Blanchett elinden geleni fazlasıyla yapıyor. İyi oyuncu. Ama karakterin yolculuğu çok şematik. Ve yine Allen’in Farrow’la kavgasının gölgesi filmin üzerinde dolasıyor. Filmin kahramanı Jasmine’in eşi finans dünyasının çakallarından. Ama “Para Avcısı”ndakilerden farklı, klas biri o. Tabii ki o da karısını aldatıyor ve finansal dolaplar çeviriyor, insanların parasını çarçur edip hayallerini yıkıyor, dünyalarını karartıyor. Ama olsun, hapise girdiğinde intihar edebilecek kadar da gururlu biri o. Onun çevirdiği dolaplar, Jasmine’in dolapları yanında affedilir bir düzeyde kalıyor. Bunu da çakalın oğlu Jasmine’e şu k şekilde ifade ediyor ki filmin cümlesinin de bu olduğunu düşünüyorum: “(Babam) Beni hayal kırıklığına uğratmış olsa da, senden daha çok nefret ettim.” Jasmine, aldatan kocasından intikam almak istemiş ve onu FBI’a ihbar etmiştir (Farhadi’nin “Geçmiş’teki kadınları gibi). O çakallar sofrasından payını kapmaya çalışmış, kendince aldatılmasının intikamını almış ve bunu yaparak o çakallardan daha da kötü biri olmuştur. Asıl eleştirilen ataerkil kapitalist düzen değil, onun içinde dolaplar çeviren ve bir nevi orospulaşan kadındır. Allen dünyasında sıklıkla erkekler kusurludur ama kadınlar ya affedilemeyecek kadar rezildirler ya da masum ve çocukturlar. Tabii intikamcı Jasmine’in Mia’yı, 20 yaşında bir kız (babysitter) için karısını terk eden Jasmine’in kocasının Woody’yi, evlatlık çocukların ikisinin ortak ve ayrı evlatlıklarını çağrıştıran yanları var. Woody savunmasını filmlerle yazmayı sürdürüyor, iyi yapmıyor. Keşke takılıp kalmasaydı ve hayatta ilerleyebilseydi. Ama son olaylardan sonra bu artık daha da zor görünüyor. Allen ne kadar “kim kiminle nerede ne istiyorsa yaşasın” deyip dursun, bunun bir New York entelektüeli için bile mümkün olmadığının kanıtı bizzat Allen’ın hayatı ve eserleri. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com