TARİH: 10 Mayıs 2014
GAZETE/DERGİ: Birgün
Görünmeyen Kadın
Ünlü yazar, genç oyuncu
Joanne Laurier Wsws.org’da güya “Görünmeyen Kadın’ı değerlendirmiş…
Laurier: Charles Dickens kapitalizmin ürettiği adaletsizlikleri, sefaleti ve acımasızlığı kitaplarında anlattığı için eleştiriden muaf tutulmalı… Birkaç kadının kalbini kırmışsa ne olacak? Hem zamanın koşulları bunu gerektirmiştir. Bazı sosyalistler neden bu kadar ilkel kalıyorlar?
Orijinal adı: The Invisible Woman Yönetmen: Ralph Fiennes Oyuncular: Ralph Fiennes, Felicity Jones, Kristin Scott Thomas Ülke: İngiltere
Düzenli olarak film eleştirisine yer veren sosyalist bakış açısına sahip internet sitesi pek bilmiyorum. Bildiğim ve takip ettiğim bir tane var: wsws.org, yani world socialist website (dünya sosyalist web sitesi). Fakat bu sitedeki yazılar bazen sabrımı taşıracak ölçüde kaba saba olabiliyor. Joanne Laurier wsws.org’da güya “Görünmeyen Kadın”ı değerlendirmiş. Laurier’e göre Charles Dickens hakkında eleştirel şeyler söylemek bir tür sapkınlık. Dickens hakkında konuşulacaksa eserlerinden söz etmek gerekir. Karısına kötü muamele ettiğini söylemeye kimsenin hakkı yoktur, çünkü o günün koşulları göz önüne alınmamıştır. Ahlakçılığın alemi yoktur. Üstelik senaryoyu “Demir Lady”nin senaristi Abi Morgan yazmıştır. “Demir Lady” berbat bir film olduğuna göre (ki bence de öyle) daha fazla konuşmaya gerek yoktur.
Bu eleştiriyi bir kadın yazmış!
Bu “eleştiri”nin bir kadın tarafından yazıldığına inanmak çok güç. Üstelik bu kadın kendisini ilerlemeci, sosyalist, devrimci filan görüyor. Dickens, kapitalizmin ürettiği adaletsizlikleri, sefaleti ve acımasızlığı kitaplarında anlatan biri olduğu için eleştiriden muaf tutulmalı ona göre. Birkaç kadının kalbini kırmışsa ne olacak? Hem zamanın koşulları bunu gerektirmiştir. Falan, filan. Bazı sosyalistler neden bu kadar ilkel kalıyorlar? Neden sanata katı ve kaba saba yaklaşıyorlar? Bu hep böyle mi gidecek? Sanatı propagandanın bir türü olmaktan ibaret saymaya devam edecekler mi? Sanatta her zaman politik doğrunun kazanmadığını, yanlışa da açık olmak gerektiğini fark edemeyecekler mi?
Pop star yazarlar
Neyse… Dediğim gibi, “Görünmeyen Kadın” Charles Dickens ve onun hayatındaki iki kadınla ilgili bir film. “Görünmeyen kadın ” adı Dickens’ın metresi Nelly’yi betimliyor. Dickens’ı bugünün yazarlarıyla kıyaslamak pek mümkün değil. Onu daha çok günümüzün pop starlarıyla karşılaştırmak anlamlı. Bugün de pop star konumunda yazarlar var ama aynı değil. Çünkü bugün kelimenin gerçek anlamıyla “pop star”lar var. Oysa 130-140 yıl öncesinde Dickens’ın konumu bugünün yazarlarıyla değil Beatles’la filan kıyaslanabilir ancak. Dickens’ın romanları dergilerde tefrika edilirmiş. Hayranları, bu dergilerin İngiltere’den Ameri ka’ya ulaşmasını heyecanla beklermiş New York limanlarında (Kutlukhan Kutlu’dan aktarıyorum). Dickens da alkışlarla yaşayanlar türünden. Bu hayranlığın, bu sevginin bağımlısı olmuş, o kitlenin sevgisini tatmadan yaşayamayan biri. Bu saptamayı Dickens’a 10 çocuk doğuran karısı Catherine yapıyor filmde. Catherine, yaslanmış, çekiciliğini yitirmiş ve herhalde hiçbir zaman da pek entelektüel olmamış bir kadın. Charles karısına ilgisini tamamen yitirmiş durumdayken 18 yaşındaki genç oyuncu Nelly’yle (Ellen) tanışıyor. Nelly
Dickens’a hayran, kitaplarını defalarca okumuş güzel bir genç kadın. Ve ikili arasında bir aşk başlıyor. Ama bu aşkın açık açık yaşanması mümkün değil. Cok anlayamadığım nedenlerden dolayı, Charles karısından ayrılsa bile mümkün değil bu aşkın açığa çıkarılması. Ama tabii çiftin yakınındaki herkes durumdan haberdar. Nelly’nin annesi. Charles’ın en yakın arkadaşı ve en önemlisi Charles’ın karısı durumu biliyorlar. Charles Dickens karısına korkunç bir muamele çekiyor, Nelly’yi kapatması yapıyor ve hayranlarının ilgisini her şeyden üstte tutuyor. Ama yine de Dickens’ı bir canavar olarak görmüyoruz, Joanne Laurier ne derse desin onu kouşllarının içinde en iyiyi yapmaya çalışan ama çok da kusurlu biri olarak görüyoruz. Kadınlar filmin en acılı karakterleri. Dickens’in karısı ve sevgilisi arasında kadınsı bir anlayıştan hatta biraz dayanışmadan bile söz etmek mümkün. Nelly aşkını açıkça yaşayamayan, toplumsal konumunun düşüklüğünün farkında bir genç kadın olarak acı çekiyor. Catherine ise aşağılanan, aldatılan bir anne olarak. Klasik bir öykü, klasik bir sinema anlayışı, bilmediğimiz bir şey yok filmde. Ama her şey iyi yapılmış, iyi çekilmiş. Ralph Fiennes hem oyuncu hem de yönetmen olarak iyi bir iş çıkarmış. Fiennes Dickens’la arasında paralellikler kurmuş olsa gerek. Genç oyuncu Felicity Jones, Joanna Scanlan ve Kristin Scott Thomas da çok iyiler. Klasik öykülerden hoşlananlar kaçırmasın.