Tarih: Kasım 2002
Gazete/Dergi: Roll
PETER GABRIEL
Up
(EMI)
Gabriel’i bir kere sevmişseniz, hep seversiniz. Başkalarının gözüne yaptıkları yanlış, kötü, manasız gelebilir. Size de onların söyledikleri mânasız gelir.
Genesis dönemindeki abartılı sahne kıyafetlerini eleştirirler, biz deriz ki “Ne olmuş adam görselliğin öneminin farkında”. Dünya müziğine girip üçüncü dünyanın müzisyenlerini sömürüyor derler; biz deriz ki sayesinde Nusret Fateh Ali Han’ı tanımadın mı bre gafil! Daha mı geç tanımak isterdin?
Bonobo maymunlarıyla iletişim kurmayı hedefleyen projelerde yer almasını bir rock’çıya
vakıştırmazlar; biz deriz ki, “Keske beni ne yanına alsa. Ne heyecanlıdır kim bilir” politik konulara girip parsa toplamaya çalıştığını iddia ederler. “Biko”yu bu yüzden yazmıştır; Amnesty International yararına turnelere bu yüzden katılmıştır, dırdır da dırdır. Biz de deriz ki: “Peki sen ne yaptın?” Buna belki inanmayacaksınız ama, bir Ingiliz dergisinin yazarı, karısından ayrılıp Rosanna Arquette’le birlikte olmasını bile Gabriel’in imajıyla çelişkili bulmuş. Valla buna artık diyecek lafımız kalmaz. Ne diyelim, biz onu hep insan olarak sevdik zaten. Adı Peter, Peder değil.
Peter’i hep sevdik, hep de seveceğiz, ama bazı dönemlerini daha bir severiz. Genesis’in “The Lamb Lies Down On Broadway”inin ve Peter Gabriel adını taşıyan ilk dört solo albümünün yeri başkadır, doldurulamaz. Gerçi “So”dur en çok satan ve de sevilen albümü, ama eski Gabriel’ci için durum genellikle farklıdır.
Gabriel’in on yıldır sesi sedası çıkmıyor demek yalan olur. Hep bir şeyler yaptı. İngilizlerin fiyasko binası millenium dome’un açılışı için ”Ovo”yu besteledi. Film müzikleri yaptı. Ama on yıldır solo bir albüm yapmamıştı.
Ve işte ”Up” sonunda karşımızda. İlk söylenebilecek şey şu: Bu, Peter Gabriel’in en zor albümü. Bir yandan “So” öncesi dönemin izlerini taşıyor, bir yandan da yeni bir yönelimi yansıtıyor. Zorluk şurda: Kafada kalıcı şarkılar yok bu albümde. Melodi var, var olmasına ama…
Şöyle sanki; Gabriel daha derine inmek için o kadar uğraşmış ki, yüzeyi ihmal etmiş. Parçalar oya gibi işlenmiş; en çok kulaklıkla dinlediğinizde keyfine varabileceğiniz bir zenginlik içeriyorlar. Şarkılar çok kişisel, ama bu kişisellik sanki bu kez dinleyiciyi biraz da dışarıda bırakıyor. Biraz daha basitlik, biraz daha sadelik bu şarkılara daha çok yakışırdı…
Desek de, bu bir gerçeği değiştirmez. “Up” bu yıl alabileceğiniz en iyi albümlerden biri. “No Way Out”, televizyon şovlarını eleştirdiği single “The Barry Williams Show”, Nusret Fatih’in döktürdüğü “Signal to Noise” ve sade piyano eşliğindeki “The Drop” bir Peter Gabriel “best of”una girebilecek kadar iyi şarkılar.