TARİH: 10 Ocak 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün
Kötüler kazanıyor, iyiler kaybediyor. Bıktım bu filmlerden de, bu dünyadan da…
Faşizan bir seri
İslami faşizm vahşetini yaşadığımız bugünlerde insan keşke diyor, keşke başka faşizm türlerine de insanlar yeterince duyarlı olsaydı… Ama bugünlerde bu konularda bir şey söylemek, sanki bu korkunç katliamı mazur göstermeye çalışmak gibi kötü bir hava yaratıyor.
Her şeyi temize çekme
Mesela aklıma Takip serisinin ilkindeki İslamofobi geliyor. Takip 3’ün ve son zamanlardaki bütün Hollywood filmlerinin Rus düşmanlığı geliyor aklıma. Takip 3’ün günahları arasında waterboarding denilen ve Amerikan askerlerinin Iraklılara ve Afganlara uyguladığı su işkencesini olumlamak ve aklamak da var. İşte insanlık suçlarını savunan sıradan bir Batılı macera filmi. Fransız yapımcı Luc Besson’la Hollywood ortak yapımı. Tabii ki filmler katliam yapmıyor ama yapılan katliamları meşrulaştırabiliyor. Canavarlar, başka tip canavarlar yaratıyor ve bu berbat döngü böyle sürüp gidiyor. Her kötülük, başka kötülüklere kapı açıyor. Emperyalizmin Ortadoğu politakası İslami faşizmi doğurmasa da besliyor, İslami faşizm daha fazla emperyalist şiddete ve müdahaleye olanak sağlıyor… Kötüler kazanıyor, iyiler kaybediyor. Bıktım bu filmlerden de, bu dünyadan da. Liam Neeson ve Luc Besson’ı elime geçirsem bir güzel döveceğim. Yok yapamam aslında ya, neyse.
Filmi mi anlatmam gerekiyordu? CIA ajanlarının ne kadar insanüstü varlıklar olduğunu anlatan, saçma sapan bir film işte. Liam Neeson’ın canlandırıdığı eski CIA ajanının yapamayacağı şey yok. Madem bu kadar müthiş adamlarınız vardı, nasıl oldu da gerçekte olmasa da filmlerinizde Rus mafyası Amerika’yı işgal etti? İnsan anlamıyor. Her filmde üflesen yıkılan bir Rus mafyasıyla karşılaşıyoruz. Ama pek zengin ve pek de güçlü görünüyorlar bir yandan. Neyse yeterince yazdım. Liam ailesinin şerefini ve vatanını kurtarıyor yine, kısacası.