TARİH:  28 Mart 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün

Berlin Film Festivali’nde gösterilen ve Tagesspiegel gazetesinin okurları tarafından en iyi film seçilen Hayat Var’da şüpheye düşülemeyecek netlikte bir şey görülüyor: O da Türkiye’de özgün sinemacıların ve has sinemanın olduğu gerçeği…

Reha Erdem aşka ve isyana inanıyor. Filmlerinin kahramanları kimi zaman açıkça kimi zaman da bastırılmış bir öfkeyle başkaldırıyorlar. Şiddetleri çoğunlukla saf bir acımasızlık içermiyor. Sevgiyi bulsalar yelkenleri suya indirmeye hazırlar. Tek istedikleri insan olarak hak ettiklerini alabilmek. Filmlerin finalinde kazanmıyorlar belki ama kaybetmiyorlar da. Tekinsiz, sallantılı bir dengede arkadaşlarına, sevdiklerine sarılıyorlar. Ne umuttan söz etmek mümkün belki ne de umutsuzluktan. Direnmeye bir övgü var, direnmeye değer olana: aşka, sevgiye. Başka da bir şey yok zaten yaşamı değerli kılan.
Reha Erdem çektiği her planın arkasını dolduruyor, her görüntü ve ses öğesinin hesabını verebiliyor. “Hayat Var”da hiçbir şey tesadüf değil. Altyazı dergisinin son sayısındaki röportajı oldukça aydınlatıcı. Muhakkak okunmasını öneririm.

CEVABI SEYİRCİYE BIRAKIYOR
“Hayat Var”ın bildiğimiz anlamda bir hikâyesi yok, bu açıdan tipik bir Erdem filmi yani. “Kaç Para Kaç”tan beri hikâye daha azalıyor Erdem’in sinemasında. Yine de: “Hayat Var”, Hayat adlı on dört yaşında bir kızın hikâyesi. Hayat, ‘resmen’ balıkçılık, fiilen küçük çaplı pezevenklik, uyuşturucu satıcılığı, kaçakçılık yapan babası ve nefes darlığı çeken, yatalak dedesiyle yaşıyor. Annesi babasından ayrıldıktan sonra bir polisle evlenmiş, bir  çocuk daha doğurmuş. Hayat bazen üvey evlat muamelesi gördüğü annesinin evine de gidiyor. Hayat’ın babası kötü biri değil ama kızının pek farkında da değil. Dedesi herkesten nefret ediyor zaten.  Okul arkadaşları, balık kokulu Hayat’ı itip kakıyor, okul müdürü ve öğretmense adeta anlayışsızlığın cismanileşmiş halleri. Arada sırada Hayat’a bakan komşu kadın severken işkence eden cinsten. Bir de bakkal amca var… Bakkal Hayat’ı taciz ediyor, Hayat çikolata, gofret karşılığında müsaade ediyor tacize. Arkadaşlarına bu ‘hediye’leri dağıtarak onların ilgisini kazanıyor. “Seni seviyorum” diyen tek şeyse iğrenç bir oyuncak bebek. Ve bir de işçi çocuk var. Hayat’a bir şeyler ikram eden, onu koruyup kollamaya çalışan. Bir de babanın umutsuz aşığı bir adamcağız daha var.
Film ‘kıyı’da geçiyor büyük ölçüde. Hayatın başladığı yerde. Hayat ve babası amfibik gibiler, hayatları denizle kara arasında geçiyor. Yoksul kulübelerinin ve çevrelerinin dışındaysa bir dehşet yaşanıyor. Görmediğimiz ama sesini duyduğumuz bir savaş var sanki. Jet uçakları geçiyor, siren sesleri çınlıyor. Kim kimle savaşıyor? Erdem, seyirciye bırakıyor cevabı.

HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN VAR
Peki, “Hayat Var” ‘bir teselli’ veriyor mu? Reha Erdem  Altyazı söyleşisinde,  böyle bir şey amaçladığını söylüyor filmleriyle. Valla, ben “Hayat Var”dan yorgun ve ezik çıktım. O iğrenç bebekten, zar zor soluyan dededen, pis üvey babadan, iğrenç bakkaldan, komşu kadından, siren seslerinden, Erdem’in tanımıyla filmin ‘kuruluğu’ndan yoruldum. Filmin “hayat her şeye rağmen var” iddiasını yeterince güçlü bir şekilde iletemediğini, filmin finalindeki derin derin havayı içine çeken çocuklarının keyfine katılamadığımı söylemek zorundayım. Hayatın kendisini yanında “Hayat Var” filmi elbette cennet bahçesi gibi. Gerçek hayat çok ama çok daha sert, çok daha acımasız olabiliyor.
Demek istediğim, filmin abartılı bir kötülük gösterdiği değil. Karakterlerin, bakkal dışında, hiçbiri büyük bir kötülük yapmıyor zaten. Ama film duygusuyla ezdi beni. Neyle  ve nasıl mücadele edeceğime dair bir işaret de bulamadım. Hatta niye mücadele edeceğime de. Aşk? Hangi aşk? Filmdeki aşk bana cevap gibi gelmedi. Ya da filmdeki aşksızlığa doğru sorular sorulmamış gibi geldi. Bilmiyorum, ben belki de hikaye istiyorumdur. Ama “Hayat Var”da şüpheye düşülemeyecek netlikte bir şey görülüyor: o da Türkiye’de özgün sinemacıların ve has sinemanın olduğu gerçeği.
Berlin Film Festivali’nde gösterilen “Hayat Var”ın ‘Tagesspiegel’ gazetesinin okurları tarafından en iyi film seçildiğini (festivalin Forum bölümünün galiba) de belirtelim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com