TARİH: 4 Şubat 2017
GAZETE/DERGİ: Birgün
Savaştan Sonra, çok uzun bir süreyi ve çok sayıda kahramanı konu edinen filmlerin zaafını taşıyor. Kısacası yüzeysel kalıyor, bölüm özetlerinden ibaret havası taşıyor. Biri Beyaz ve görece zengin, diğeri Siyah ve görece yoksul iki ailenin II. Dünya Savaşı öncesinden başlayıp sonrasında devam eden hikayesini konu alıyor film. Üst katmanda ırkçılık ve sınıfsal eşitsizlik filmin anlatısını oluşturuyor. Fakat alttan alta da Sofokles’in Kral Oidipus’uyla yarışacak kadar net bir Ödipal karmaşa hikayesi de var. Filmin başında bir flash forward’da, Beyaz ailenin iki erkek kardeşini babalarının mezarını kazarken görüyoruz. Aşırı yağmur altında yapılan bu iş sırasında küçük kardeş Jamie (Garret Hedlund), suyla dolan çukurdan çıkamıyor. Abi Henri (Jason Clarke), merdiven almaya gidince Jamie abisinin kendisini boğulup, ölmeye terk ettiğini sanıyor ve paniğe kapılıyor. Henri merdivenle döndüğünde kardeşinin paniğine anlama veremiyor. Neden seni öldüreyim ki, diye soruyor kardeşine. Nedenini filmin sonunda anlıyoruz.
Bundan sonrasında Jamie karakterine psikanalitik bir yorum getireceğim; dikkat, spoiler var: Jamie ile Henri’nin babaları Pappy (Jonathan Banks) katı, sevimsiz ve ırkçı biri. Jamie babasından nefret ediyor. Henri ise babasıyla özdeşleşmiş, onun ırkçılığının daha hafif bir versiyonunu miras almış. Jamie’nin de abisiyle babasını özdeşleştirdiğini söylemeye gerek yok. Jamie daha ilk tanıştığı andan itibaren abisinin karısı Laura’yla (Carey Mulligan) flört ediyor. Henri’nin, Jamie için bir baba figürü olduğunu düşünürsek, Laura da bu klasik şemada anneye karşılık geliyor. Jamie, tıpkı Kral Oidipus gibi babasını öldürüyor ve sembolik annesiyle yatıyor. Bütün bunlardan habersiz olan abisi karşısında suçluluk duyduğu için, onun kendisini cezalandıracağından korkuyor. Başlangıçtaki sahnede abisinin kendisini çukurda boğulmaya tek edeceğinden korkması bu yüzden.
Bu tablonun kimseye mutluluk getirmemesi ve trajik bir biçimde sonlanması beklenir ama film ırkçı ve zorba babadan değil, savaş travması sonrası stres sendromu yaşayan katil ama eşitlikçi oğuldan yana. Görece umutlu bir finalle sona eren film, sanki Ödipal karmaşayı tarihin ilerletici güçlerinden biri olarak gösteriyor. Babayla özdeşleşen abilerden yana değil, babayı öldüren ve anneyle yatan kardeşlerden yana tavır alıyor.