TARİH: 25 Şubat 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün
Ray Charles’ın müziği Foxx’un oyunu
“Ray” klişelerle dolu, Hollywood büyük film geleneklerinden zerre sapmayan pırıl pırıl, iyi cilalanmış klasik bir Oscar adayı hüviyetinde. Ama filmin kahramanı, büyük müzisyen Ray Charles’ın hayatı her zaman bu pırıltıyı içermiyor. Charles, yoksul, sakat (altı yaşında kör oluyor) ve zenci olarak başlıyor hayatına ve buna ilerde eroin alışkanlığını da ekliyor. Bu iptilasının arkasında da başka bir sakatlık, bir ruhsal travma var: Küçük erkek kardeşinin boğularak ölümü ve Ray’in bundan duyduğu suçluluk. Ray Charles’ın Amerikan kabusuyla Amerikan rüyası arasında yalpalayan hayatını Jamie Foxx müthiş bir oyunculukla perdeye taşımasa filmde yaratıcı hiç bir parıltı yok diyeceğiz. Ama Foxx’un oyunculuğuyla Ray Charles’ın müziği filmi bütün klasik numaralarına, yüzeyselliğine rağmen ayakta tutuyor. Yoksa hayali erkek kardeşin “senin suçun değildi” demesiyle Ray’in ruh sağlığına kavuşması (bakınız “Good Will Hunting” vs.) gibi bayatlıkları yutmak gerçekten zor. Taylor Hackford sineması ama böyle bir şey: “Subay ve Centilmen” mesela militarist içeriğine rağmen, Debra Winger faktörü nedeniyle göz ardı edilemez. Ya da “Dolores Claiborne” sırf Kathy Bates’in iyi oyunculuğu nedeniyle akılda kalır. O zaman Hackford’a iyi oyuncu yönetmenliği, Foxx’a oyunculuğu, Charles’a müziği için, Ahmet Ertegün’e (Curtis Armstrong) de Atlantic firması aracılığıyla müziğe yaptığı katkılar için şapka çıkaralım. Ama Charles’ı dinlemek için en uygun ortamın da bu filmde olmadığını, çünkü şarkıların çoğunlukla kısa bölümler halinde verildiğini belirtelim.