TARİH: 25 Şubat 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün
Gelibolu’ya İngiliz kaldık
Gelibolu” neden yapıldığını anlamakta güçlük çektiğim bir belgesel. Savaş, savaşan her iki tarafın askerleri için de korkunç bir şey elbette. Ama bunu söylemekle herhangi bir savaş hakkında önemli bir şey söylemiş olmazsınız. Sadece doğru ve insani bir şey söylemiş olursunuz. “Gelibolu” filminin bülteninde şu yazıyor: “Bu filmde düşman savaşın kendisidir”. Ne demek şimdi bu? Savaş da trafik canavarı gibi bir tür canavar mı? Muharebeye elverişli alanlara “Savaş Canavarı Olmayın” tabelaları mı asmalı? Eğer emperyalizmden, kapitalizmden hiç söz etmeyecekseniz, 1. Dünya Savaşı hakkında da söyleyecek fazla bir şeyiniz olamaz. “Gelibolu” filminin de böyle bir perspektifi, bir tarih bilinci yok. Lise tarih kitapları ve National Geographic kanalının belgeselleri düzeyinde bir bakış açısı var. Hamasi bir milliyetçilik yapmaması, Osmanlı’yı kötü göstermemesi, Türklerin de insan olduğunu vurgulaması filmin artı puanlarından biri. Pardon, bir an bunun bir İngiliz belgeseli olduğunu sandım; tersini söylemek istemiştim. Fakat “Gelibolu’nun bir Türk filmi olduğunu gösteren bir bakış açısı da yok. Savaşın insani boyutunu vurgulamak için yapılan dramatizasyon çalışmasında kahramanların çoğu Avustralyalı ya da İngiliz. Yani, mektuplarını okuduğumuz, anılarını takip ettiğimiz insanlar çoğunlukla Türk değil. Bunun neden böyle olduğunu anlamak güç değil: Okur yazar asker sayısı çok az olduğundan ve başka nedenlerden Türk tarafında belge yok. O zaman, sözlü tarihe başvurmaya çalışılabilir ya da bu tür dramatizasyondan vazgeçilebilirdi,
SAĞLIK KOŞULLARI
Geçmişten anı yoksa bugünden uzman, tarihçi de mi yok? Filmde görüşüne başvurulan uzmanlar da ağırlıkla yabancılar. Sonuçta seyrettiğimiz film savaşa Türkiye açısından bakamayan bir film olmuş. Savaşta sağlık koşullarının çok kötü olduğu dışında akılda kalıcı bir yanı yok. Sinemasal anlamda ise çok başarılı planlar var. Teknik düzeyi dünya standardında. Hatta tarihe bakışının da dünya standardında olduğu söylenebilir. Ama ne yazık ki bu standardı belirleyenler, mazlumlar değil dünyanın egemenleri, emperyalistler. “Gelibolu” filmi de egemenlere yaranma çabasından öteye gidemiyor.