TARİH:  4 Temmuz 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün

Efes Pilsen One Love Festival’de çıkan ‘Hayati’ krizi, beni heyecanlandırmıştı. Bilindiği gibi festivalde ‘Hayati’ kod adı verilen köleler hizmet edecek, şanslı bazı müşterileri gerektiğinde sırtlarında taşıyacaklardı. Hayatiler’e böyle eziyet edilmesine önce müzik yazarı arkadaşım Doğu Yücel isyan etti ve bu isyan kısa sürede yayıldı. Hayatiler’in ruhen aşağılanmasını ve fiziksel olarak da acı çektirilmesini kabul etmedi pop/rock dinleyicileri. Ve Efes Pilsen geri adım attı. Hayatiler’in işlevleri değiştirildi. Artık tuvalet sırasında bekletilmeyecek ya da sırtlarında insan taşımayacaklardı. Sadece basit bir takım hizmetlerde bulunacaklardı.
Bu gelişmelerden çok heyecanlamıştım. Havanın döndüğüne, artık sınıfsal eşitsizliklere, sömürüye ve eziyete karşı daha bilinçli olunmaya başladığına dair şeyler söylediğimi hatırlıyorum. Abartmışım, pek de bir şey değişmemiş. İki yıl önce CIA’in Küba’daki Guantanamo üssünde müziği bir işkence aracı olarak kullandığına dair haberler çıkmıştı. Mahpuslara günlerce çok yüksek volümde aynı şarkılar dinletiliyordu. Metallica şarkıları da işkencecilerin favori grupları arasındaydı. Bu tarz işkencenin, fiziksel işkenceden çok daha korkunç olduğunu söylüyordu, maruz kalanlar. Bu tarz işkencede aklını kaçırma riski çok daha güçlüydü çünkü. Bir mahpus soruyordu “aklınızı mı yoksa gözlerinizi mi kaybetmeyi yeğlersiniz?” Ses ve ışık gibi öğelerin kullanılması, işkenceye maruz kalan kişilerde, algı bozukluklarına ve sağlıklı düşünemez hale gelmeye neden oluyordu.
Kimi müzik toplulukları derhal tepki gösterdiler. Massive Attack ve Rage Against The Machine öncülük ettiler bu tepkilere. Fakat Metallica’dan James Hetfield’in hiç o taraklarda bezi olmadı. Aksine müziklerinin seçilmiş olmasından gurur duyduğunu söyledi. “Iraklılar özgürlüğe alışık değilse, özgürlüğe maruz bırakılmalarına katkıda bulunmaktan memnun olurum.” Hetfield’in bu ve benzeri sözleri bizde de sanırım Radikal gazetesinde çıktı. Çıktı da ne oldu? Hiçbir şey. Mettallica 2008 yazında yine İnönü Stadı’nda konser verdi. Kimsenin aklına bile gelmedi Hetfield’in sözleri.
Bu kez başka türlü olur diye ummuştum. Metallica hayranlarının artık Metallica şarkılarını beğenmemeye başlamalarını bekliyor yada umuyor değildim elbette. Ama bu kez sanki bir ses çıkar diye ummuştum. Hayati kod adlı One Love Festival çalışanlarına duyarlılık gösteren kitleyle bu konserleri izleyecek kitle ne de olsa benzerdi. Onların sırtta adam taşımak gibi eziyetlere maruz kalmasına izin vermeyenler, işkenceye herhalde bir ses çıkarırlar, müziklerinin işkencede kullanılmasından gurur duyan Hetfield’e bir uyarı gönderirlerdi. Ama böyle bir şey olmadı. Sonisphere adlı bir festival gerçekleşti geçen hafta İstanbul’da ve Metallica yine muzaffer bir ordu gibi gelip geçti İnönü’den. Utandım, sessizliğimizden.

Alman Sat 3 kanalının James Hetfield’le yaptığı söyleşiden. Birebire yakın bir döküm. Kaynak: Youtube
Gazeteci: Guantanamo ve başka hapishanelerde kurbanlara Metallica şarkılarının saatlerce dinletildiği söyleniyor.
James Hetfield: (Gülüyor)
G: Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
JH: Eğer ben de 24 saat Arap müziğine maruz kalsaydım herhalde delirirdim. Onları olabildiğince rahatsız etmek istiyorlar.
G: Bu sizce işkence mi?
JH: (Gülüyor) Eğer 24 saat Metallica dinlesem benim için işkence olurdu, kesinlikle. Öylesine bir şey işte bu. Bir yanımla Metallica’yı seçtikleri için gurur duyuyorum. Güçlü, etkileyici bir müzik bizimki. Onların hoşlanmadığı bir şeyi temsil ediyor. Belki özgürlüğü, saldırganlığı, konuşma özgürlüğünü… Ama bir yanım da insanların bu politik şeyle alakalı görülmemizi dert etmesinden mutsuz. Bizim bunla hiç alakamız yok. Biz olabildiğince apolitik olmaya çalışıyoruz. Politika ve müzik bizim için biraraya gelmeyen şeyler. İnsanları ayırıyor, biz biraraya getirmeye çalışıyoruz. Neyse ne. Ben “yapmayın” diyemem, “yapın” diyemem. Öyle bir şey işte. İyi ya da kötü değil.
G: Niye “yapmayın” diyemezsiniz?
JH: Yapmamalarını istemiyorum ki! Bir yanımla bu durumu şöyle yaşıyorum: Metallica’yı seçmelerinden, onları etkileyeceğimizi düşünmüş olmalarından gurur duyuyorum! Benim de müziğimizden beklediğim bu. Ben de müziğimizin insanları etkilemesini istiyorum.
G: Ama insanlara zarar veriyor.
JH: Nasıl zarar veriyor ki?
JH: Herhangi bir müziği 10 saat boyunca yüksek volümde dinlerseniz…
JH: Tamam, ne müziği olduğu değil de, işkence kısmı…
G: Elbette!
JH: Müzikle işkence… Hmmm (Gülüyor) Yıllarca radyo dinlemek zorunda kaldım. İşkenceye maruz kaldım! (Gülüyor)
G: Kendi isteğinizle…
JH: Bazen. Arabayı kullanan radyoya da hâkim oluyor. (Gülüyor) Eğer eşim kullanıyorsa Phil Collins dinlemek zorunda kalıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com