TARİH:  15 Mart 2014

GAZETE/DERGİ: Birgün

Sinemamızda bir zirve 

Son derece ekonomik bir dille, bir an bile aksamadan akıyor ‘Köksüz’… Bu filmi, ne kadar övsem az. Anlayamadığım tek bir şey var ki Nurcan hanım da filmde soruyor: Gülağa diye isim olur mu? 

Yönetmen: Deniz Akçay Katıksız Oyuncular: Ahu Türkpençe, Lale Başar, Savaş Alp Başar Ülke: Türkiye

Daha önce sosyal medyaya da yazmıştım: “Köksüz” bir başyapıt. Bu yıl görüp göreceğimiz en iyi filmlerden biri, belki de en iyisi. Geçen yıl görenler için zaten yılın en iyi filmlerinden biriydi. Mesela Cannes’da “Heli” adlı filmiyle 2013’te en iyi yönetmen ödülü alan Amat Escalante, sıralama yapmadan verdiği listede “Köksüz’ü, 2013’ün en iyi 10 filminden biri olarak gösterdi. Listede filmleri olan diğer yönetmenler arasında Cuaron ve Sorrentino gibi bu yılın Oscarlıları, Kechiche gibi Altın Palmiyelileri var. Abarttığımı düşünüyorsanız diye yazıyorum bunları. 

Babasız kalmış bir aile 

“Köksüz”le ilk kez yaklaşık bir yıl önce, İstanbul Film Festivali’nin yarışma bölümünde karşılaşmıştık. Bu kadar iyi bir filmi yapan kişi hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Deniz Akçay kimdi, nereden çıkmıştı böyle birdenbire? Tabii ki, hiçbir şey sıfırdan var olmuyor. Akçay’ın deneyimli bir senarist olduğunu öğrendik sonra. İnsan ruhuna bu kadar vakıf oluşunun arkasında da kendi ruhunu lime lime etmişliği vardı. Babasının ölümüyle başa çıkabilmek için yıllarca psikanalize gitmişti. 

“Köksüz”, babasız kalmış bir aileyi anlatıyor. Ailenin büyük kızı Feride (Ahu Türkpençe) 32, ortanca oğul İlker (Savaş Alp Başar) 15-16, en küçük Özge (Melis Ebeler) ise 10 yaş civarındalar. Anne Nurcan (Lale Başar) eşini kaybetmenin bunalımını atlatamamış, kanepede yatıp, boş gözlerle televizyon seyretmek ya da evi biteviye temizlemekle meşgul. Feride bir büroda çalışıyor ve eve para sağlıyor. ilker, suçluluk ve öfke duygularının pençesinde kıvranıyor. Babadan kurtulmuşluğun serbest bıraktığı duygular onu saldırgan bir tutum içine sokmuş. Özge ise bu karmaşada annesinin dikkatini çekmeye, çok ihtiyacı olduğu güven duygusunu annesinden almaya çalışıyor. 

Biz de bu ailenin bir parçası oluveriyoruz 

Babanın ölümü elbette bir aileyi derinden sarsar ve ondan sonra yaşanan her şeye etki eder. Bu bir kardeşin ya da annenin ölümü için de geçerlidir. Bu demek değildir ki aileler kayıp yaşamazlarsa mutlu, mesutturlar ve o evlerden hep sen kahkahalar yükselir. Öküz altında buzağı arayan bazı arkadaşlarım filmi, babanın yokluğunu her sorunun müsebbibi olarak görmek ve göstermekle eleştirdiler. Açıkçası bu eleştiriyi son derece manasız buluyorum. Filmin ailesi, baba yaşasaydı da bir sürü sorun yaşayacaktı ama bunlar farklı biçimlerde tezahür edecekti. 

Nurcan kocası hayattayken hiç mi agorafobik değildi? Kızı Feride’yle hiç mi rekabet etmiyordu? ilker’in Ödipal karmaşası, babasının ölümüyle mi peydah oldu? Özge, babası yaşasaydı evde kendisine yer açmak için çabalamak zorunda kalmayacak mıydı? Bütün bunlar şu ya da bu ölçüde yine olacaktı. Bu kez babanın varlığından kaynaklanan farklı sorunlar da yaşanacaktı. Filmin herhangi bir anında sorunların tek nedeni babanın yokluğu dediğini düşünmüyorum. Ama babanın yokluğu elbette her şeye damgasını vuran bir olgu. 

“Köksüz” bize topu topu 80 dakika içinde bir ailenin dört ferdini de anlatmayı başarıyor. Feride’yi elinin altında in tutmak için çırpınan kıskanç, bencil ve beceriksiz Nurcan’a kızıyoruz ama ona derin bir empati de duyuyoruz, Feride pek de ümit vermeyen bir evlilik yaptığında, başka çaresi olmadığını anlıyoruz, İlker, sokakta gördüğü bir arabanın peşinde “baba” diye koşturduğunda, bu, arkadaşının annesine göz koyan, ablasının parasını çalan delikanlıya içimiz sızlıyor. Özge, inatla annesine hediye beğendirmek için çabalarken içimiz acıyor. Bu ailenin parçası olmayı hiç istemiyoruz ama onlar bizim bir parçamız oldular bile. 

Son derece ekonomik bir dille, bir an bile aksamadan akıyor “Köksüz”. Bütün oyuncular iyi ama Ahu Türkpençe özel bir övgüyü hak ediyor. Daha önce de yazmıştım: Keşke Türkpençe’yi daha fazla filmde seyredebilsek. “Köksüz”ü ne kadar övsem az. Anlayamadığım tek bir şey var ki Nurcan Hanım da filmde soruyor: Gülağa diye isim olur mu? 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com