TARİH: 22 Mart 2014
GAZETE/DERGİ: Birgün
Atilla Dorsay’a şapka çıkarmamak mümkün değil. Üretkenliğini her geçen gün biraz daha artırıyor, her yıl karşımıza yeni kitaplarla çıkmayı sürdürüyor. 2014 Türk Sineması’nın 100. Yılı, tabii eğer Manaki Kardeşler’in filmlerini değil de, Fuat Uzkınay’ın Ayestefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı adlı kısa belgeselini ilk film kabul edersek. Bu kabul elbette, Osmanlı tebası ama Rum olan Manaki’leri vatandaş saymayan bir anlayışın sonucu. Fakat resmi kabul bu yönde olduğundan, sorun Atilla Dorsay’ın sorunu değil, sorun bir resmi ideoloji sorunu. Bu sorun, Türk sinemasından Türk’ün sinemasını anlayan bir anlayışın ürünü.
Lafı uzatmayalım, Dorsay bu 100 yılı temsil edecek kalitede 100 film seçmiş ve bunlar hakkında birer yazı yazmış. 100 filmden fazla aslında, ikilemeler, üçlemeler tek film sayıldığı için bu sayı 100’ün üzerinde. Söz konusu olan bir eski yazılar derlemesi değil. Filmlerin birçoğu yeniden seyredilmiş, yeniden değerlendirilmiş. Bunun hiç kolay bir iş olmadığını söylemek lazım çünkü en başta filmlere ulaşmak ciddi bir detektiflik, mesai ve şans gerektiriyor. Sonuçta “Bataklı Damın Kızı Aysel”le başlayan ve son dakika da 101. Sıradan kitaba giren “Sen Aydınlatırsın Geceyi” ile sona eren bir seçki var. Elbette ki, kişisel bir seçki bu, başka bir eleştirmen başka bir seçki yapar. Fakat filmlerin çoğu üzerinde bir fikir birliği olduğundan söz etmek mümkün. Benim bu seçkide yer almasını hiç doğru bulmadığım tek bir film var: “Fetih 1453”. Söz konusu “film” seyirci rekorları kırmıştı, sosyolojik açıdan incelenmeye değerdi, tamam. Bunun dışında filme herhangi bir değer atfetmeyi mümkün görmüyorum. Fetihçi, militarist, İslamcı, Türkçü, maço, yabancı düşmanı denilebilir bu filme, hiçbiri yanlış olmaz. Ama halkımızın çoğunun sahip çıktığı “değerler” de bunlar maalesef.
Dorsay’ın çalışkanlığını ve üretkenliğini selamlıyor, yeni eserlerini bekliyoruz. ‘100 Yılın 100 Türk Filmi’ sinema literatürümüze önemli bir katkı.