TARİH: 19 Eylül 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün
Tam bir karmaşa…
Baştan söyleyeyim: “Kanımdaki Barut”u ne ben ne de konuştuğum eleştirmen arkadaşlarımın hiçbirisi anlamadı. Bunun birinci nedeni, ses sorunu. Filmde birçok konuşma anlaşılamıyor. Ya boğuluyor, ya çok hafif, şu bu. Bu işin teknik kısmı. Bir de anlatımdan gelen karmaşa var. Hızlı kurgu, geri dönüşler falan tamam, ama başka bir şeyler var sorun olan. Yani filmde konuşmalar anlaşılır dahi olsa, filmin anlaşılabilir olduğundan çok kuşkuluyum. Filmi seyrettikten sonra okuduğum sinopsis de oldukça karışık.
Haluk Piyes oyunculuktan geliyor ve bu onun ilk yönetmenlik denemesi. Bu filmi bir müsvedde saymak en iyisi. Piyes, kendi deneyimlerini de işin içine katmış. Şiddet ve uyuşturucuyla başa çıkmayı başarmış ve sosyal danışman olarak benzer durumlar içinde yaşayan çocuklara hizmet vermiş. İyi niyetli bir şekilde şiddete karşı çıkmaya çalıştığını da düşünmüş yaptığı filmle. Ama film şiddete karşı filan çıkamamış, aksine şiddeti yüceltmiş. Zaten basın bülteni de yönetmenin kafa karışıklığını gayet iyi yansıtıyor.
Piyes’in anlattığı öykü aslında derin psikanalitik bir okumaya açık. Piyes’in canlandırdığı karakter Barut adını taşıyor. Babası bir zamanlar annesini öldürmüş ve Barut bu travma içinde babasıyla ve geçmişiyle hesaplaşmaya çalışıyor. Babası annesini neden öldürmüştür? Annesi, babasını aldattığı için mi? Yoksa annesi tecavüze mi uğramıştır? Annesinin eski pezevengi ya da patronunun olayda rolü nedir? Kardeşi neden konuya ilgisizdir?
Neyse, biz anlamadık, belki seyirci anlar deyip, topu taca atalım ve Piyes’in önümüzdeki filmlerine bakalım.