TARİH:  28 Şubat 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün

‘Milyoner’, klişelerle dolu öyküsü, karikatür düzeyinde tiplemeleri, kaderciliği ve bireysel kurtuluş fantezilerini besleyen tavrı, başdöndürücü bir kurguyla seyircisini manipüle edişi ve Batılı bakış açısını yeniden üretişiyle Oscar adaylarının belki de en kötüsüydü…

Çok prestijli İngiliz sinema dergisi Sight & Sound, ‘Milyoner’ filmine özel bir yer ayırmış doğal olarak. Alkarim Jivani adlı belli ki Ortadoğu ya da Doğu kökenli S&S yazarı ‘Milyoner’ filminin kahramanı Jamal ve kardeşi için şunu yazmış: “O (Jamal) ve Karim Müslümandır ve anneleri onlar yedi yaşındayken bölgesel ayaklanmalarda (communal riots) öl(dürül)müştür.”
Şimdi burada ciddi bir hata var ve bunun suçu hem yazarda hem de filmde. Bilindiği gibi Hindistan çok dilli ve çok dinli bir ülke. Ağırlıkla Hindular yaşıyor, onları Müslümanlar izliyor.

SİMGELER ÜZERİNDEN ‘SOYKIRIM’
Geçtiğimiz yıl 18 Ocak’ta Hrant Dink’in birinci ölüm yıldönümünde Hintli yazar ve eylemci Arundhati Roy İstanbul’a geldi ve bir konuşma yaptı. 2002 yılında Gucarat eyaletinde Müslümanların katledilişini ‘soykırım’ olarak nitelendirdi bu konuşmada. Müslüman kadınların diri diri yakılışı tam da ‘Milyoner’ filminde gördüğümüz gibi olmuştu. Fakat film, Mumbai’de geçtiği için söz konusu olan ‘ayaklanmalar’ daha erken tarihli, 1992-3 tarihli olayları anlatıyor belki de. Fakat her koşulda durum değişmiyor. Mumbai’de yaşananlarda da Müslümanlar ezilen, katledilen ve sonunda Mumbai’yi terk etmek zorunda kalan taraf.
‘Milyoner’in yönetmeni Danny Boyle, Hindular Müslümanları katletti cümlesini simgeler üzerinden kurduğu için, olayların niteliğini, Hindu tanrılarını ve Müslüman isimlerini bilmeyenler, filmdeki olaylarda ne yaşandığını kolaylıkla anlayamıyorlar. Sonunda bir yazar da çıkıp egemen dinin yandaşlarının diğer dinin yandaşlarını katlettiği bir olayı, yerel ayaklanma olarak nitelendirebiliyor. Zaten filmde hiçbir şey toplumsal, ekonomik bir çerçeveye oturmadığı için öylesine bir olay, ‘kader’ olarak kalıyor çocukların annesinin katledildiği bu talihsiz vaka.
Asıl söyleyeceğim ise şu: Müslümanların terör kurbanı olarak gösterilebilmesi bile başlıbaşına şaşırtıcı ama film yeterince açık davranmıyor. S&S yazarı ise katledilenler Müslüman olduğu için olayları ‘ayaklanma’ diye hafifleştirebiliyor. Öldürülenler başka bir dinden olsaydı aynı terminoloji kullanılmazdı.

‘KRİZLE KÖŞEYİ DÖNDÜ’
Kaderden söz etmişken, filmde her şey kadere bağlanıyor. Allah yazmışsa bozmak ne mümkün. Film bize başta sorduğu ve çok seçenekli cevabı olan soruyu sonunda yanıtlıyor. Jamal’in ‘Kim beş yüz milyon ister?’ yarışmasında bütün soruların cevabını bilmesinin nedeni, Allah öyle istediği için. Aynı soruyu, Jamal ve ait olduğu çevre niye bu kadar yoksuldu, onca korkunç olay ve haksızlık neden yaşandı diye sormak senarist ve yönetmenin aklına gelmiyor fakat. Gelse de, Allah yazdığı için diye cevaplamak garip bir durum doğururdu.
Ekonomik kriz dönemleri mucizevi zenginleşme hayalleri için en elverişli ortamlardır. Piyangolar, yarışmalar (‘Atları da Vururlar’ da bir kriz döneminde geçerdi ama yarışmalara nasıl da farklı bakardı) korkunç ekonomik koşullar altında ezilen bireylerin tek kurtuluş hayalleri haline dönüşür. ‘Milyoner’ de kriz ortamından yararlanıp, yoksulların köşeyi dönme hayallerini sömürerek köşeyi dönen bir film. Ne mi anlatıyor? Jamal adlı yoksul bir çocuğun mucizevi bir şekilde hayatta kalma ve milyoner olma öyküsünü. Sömürü sinemasının kalıplarını hovardaca kullanarak… “Avustralya” adlı filmde olduğu gibi bu filmde de koyu tenli üçüncü dünyalıları temsil eden temel kahramanlar çocuklar. Bunu biraz da Batılının üçüncü Dünyalıyı ‘çocuk’ olarak, yetişmemiş, gelişmekte olan (developing) olarak görmesinin bir yansıması olarak okumak mümkün.

EN KÖTÜ ‘MİLYONER’
‘Milyoner’deki yetişkin Hintlilerin hepsinin kötü olması ise belki de babalarına yani Batıya isyanlarının bir bedelidir.
‘Milyoner’ klişelerle dolu öyküsü, karikatür düzeyinde tiplemeleri, İngilizce konuşan gecekonduluları, kaderciliği ve bireysel kurtuluş fantezilerini besleyen tavrı (eğitim alabilmiş olanla alamamış olan arasında bir bilgi yarışmasında fark yoktur, yani herkes eşittir), başdöndürücü bir kurguyla seyircisini manipüle edişi ve Batılı bakış açısını yeniden üretişiyle Oscar adaylarının belki de en kötüsüydü.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com