TARİH: 7 Mart 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün
Filmin girişindeki jenerik bölümü şahane. Gerisi de bir şekilde seyrediliyor. Ne çok kötü ne çok iyi, ne faşist ne de faşizm karşıtı, nerede durduğu pek belli olmayan bir çizgi roman uyarlaması olan ‘Watchmen’ yine de bir şekilde enteresan bir film…
Zack Snyder ‘300 Spartalı’ adlı filmiyle bayağı bir tartışma koparmıştı. Ben ‘faşist’ demiştim, Hıncal Uluç filmi savunmuştu, beni, adımı vermeden eleştirerek. Tartışma tabii ki sadece bu ülkede olmamıştı. Yeni filmi ‘Watchmen’i de faşizanlıkla suçlayan var. New Yorker dergisinin yazarı “Snyder, çizgi romanın yaratıcısı Moore gibi intikam fikrinden ve fiziksel güç kullanımının stilize edilmiş uygulamasından o kadar tahrik olmuş ki film sonuçta ti’ye aldığı güçlerden iki kat daha fazla faşizan olmuş” diyor. Ama evet bir yandan da “ti’ye alış” var bu kez. Belki ‘300’de de vardı ama bu kadar belirgin değildi. ‘Watchmen’i ‘faşizan’ diye nitelemek mümkün ama bence daha çok kafası son derece karışık bir veya birkaç yaratıcının (Moore ve Snyder) ürünü diye nitelendirmek daha doğru olacak.
GEÇMİŞİN DE BİR GEÇMİŞİ VAR
Film alternatif bir geçmişte, 1980’lerde geçiyor. Tabii bu geçmişin de bir geçmişi var. Bir zamanlar, bir grup polis, kendilerine kimlikler edinip, maskeler takıp, kostümler giyip suçlularla mücadele etmişler. Minutemen denilen bu grup sonra Watchmen’e dönüşmüş, yeni kuşaklar eskisinin yerini almış. Bu grubun yaptığı işler bayağı da sevimsiz hatta çoğun zaman tiksinç. Mesela Nixon sayelerinde üçüncü defa seçilmiş. İçlerinden Dr. Manhattan lakaplı olanı, Hulk misali, bir takım ışınlara maruz kalıp olağanüstü güçler edinmiş. Geleceğini görebiliyor, devleşebiliyor, kendisini çoğaltabiliyor, ışınlıyabiliyor. Tanrı gibi bir şey. Vietnam Savaşı onun sayesinde kazanılıyor ki bu da Nixon’ın yeniden seçilmesini sağlıyor.
Filmin hemen başında öldürülen Komedyen lakaplı olanı ise tecavüzcülükten, suikastçiliğe, kadın katilliğine her türlü pisliği bünyesinde barındıran biri. İşte bu komedyenin öldürülmesi Rorschach adlı bir diğer watchmen’in harekete geçmesine neden oluyor. Rorschach da bir tür psikopat ya da sosyopat, her neyse…( Robert de Niro’nun Taksi Şoförü’nde canlandırdığı türe yakın)
BÜTÜN MESELE OLASI NÜKLEER SAVAŞ
İşte bu Rorschach’ın günlüğünden takip ediyoruz olayları büyük ölçüde, yani özdeşleşilen kişi büyük ölçüde Rorschach. Rorschach’ın suratındaki maskedeki şekiller tıpkı Rorschach testlerindeki lekelere benziyor, ama onların hareketli olanından (Rorschach’ı duymamış olanlar olabilir: kendisi ünlü bir psikologdur, bilinçdışını açığa çıkarmada kullanılan ve adıyla anılan bir test geliştirmiştir).
Rorschach artık hepsi emekliye ayrılmış olan gurup arkadaşlarının ve kendisinin tehlikede olabileceğini düşünüyor. İçlerinden biri öldürülmüşse diğerleri de öldürülebilir diye düşünüyor. Ve arkadaşlarını uyarmaya, herekete geçirmeye çalışıyor. Bu arkadaşlardan birisi de artık ülkenin en zengin adamı olmuş olan Veidt (Ozimandias lakaplı). Bütün bu olayların geçtiği dönem ise soğuk savaşın tırmandığı, nükleer bir çatışmayla dünyanın sonunun gelme ihtimalinin bayağı yüksek olduğu bir dönem yani bildiğimiz 80’ler işte. Sovyetlerin Afganistan’a girmesi bu tehlikeyi bayağı da artırmış (bu arada Sovyetlerin “hiçbir zaman nükleer savaşı başlatan taraf olmayacağı” taahhüdünden söz edilmiyor. ABD ise böyle bir taahütte bulunmaktan kaçınmış ve ‘star wars’ adıyla bilinen nükleer şemsiye projesiyle nükleer rekabeti yeni bir düzeye tırmandırmıştı. ABD, aynı dönemde Afganistan’da Taliban’ı semirtmekle meşguldu ki bundan da söz edilmiyor filmde).
Velhasılıkelam bütün meselenin bu olası nükleer savaşı durdurmakla ilgili olduğu ortaya çıkıyor. Peki soru şu? Milyarlarca insanı kurtarmak için milyonlarca insan feda edilmeli midir? Bunu yapan sanayici daha sonra yıkılan ülkenin yeniden inşasını da üstlenecek ise üstelik…
Yoksa bildiği doğrudan taviz vermezken kanun gibi efemine şeyleri tanımayan, liberallerden tiksinen (ayıptır söylemesi ben de tiksiniyorum ama uzun hikaye şimdi), süper maço erkek ve de faşistin daniskası Rorschach gibi mi olmak gerekir? Rorschach savaşı önlemek için milyonların feda edilmesine karşı çıkıyor ama kendisi ne söylüyor, belli değil. Film bu karakterlere hem mesafeli hem de onlardan başka seçenek tanımaz bir noktada bırakıyor seyircisini. Fakat her şeye rağmen filmin girişindeki jenerik bölümü şahane. Gerisi de bir şekilde seyrediliyor. Ne çok kötü ne çok iyi, ne faşist ne de faşizm karşıtı, nerede durduğu pek belli olmayan bir çizgi roman uyarlaması ‘Watchmen.’ Yine de bir şekilde enteresan, ‘Southland Tales’ misali anaakımdan ne kadar da kafası karışık şeyler çıkabildiğini göstermesi açısından.