TARİH:  10 Eylül 2004

GAZETE/DERGİ: Birgün

FAHRENHEIT 9/11; Yönetmen: Michael Moore; Türü: Belgesel; Ülke: ABD 2003 

Hollywood’da kimsenin yapamadığını gerçekleştiren Michael Moore’un filmi Fahrenheit 9/11, Bush’un en büyük kâbusu oldu. 

Michael Moore’un son filmi Fahrenheit 9/11 o kadar çok yankı yaptı ki sırf bu özelliği bile sinema tarihine geçmesine yetecektir. O kadar çok şey söylendi ki film hakkında yeni bir şey söylemek de mümkün değil artık bu saatten sonra. Zorluk sırf buradan da kaynaklanmıyor. Moore birçok açıdan görüşlerini paylaştığım bir yönetmen olmasına rağmen sinemasını sevdiğim bir yönetmen değil. Ama onu eleştirmek bir yandan da bindiği dalı kesmek gibi geliyor insana. Öyle ya bir yönetmen çıkmış, Hollywood’da herkes susarken Bush’u eleştirmeyi göze almış, sonra herkes Bush’u eleştirmeye başladığı bir dönemde de hak ettiği ilgiyi görmüş. Kimsenin söylemediği şeyleri Amerikan halkına, özellikle onlara, anlatmayı becermiş. 

Ama mesele bu değil. Bir filmin söylediği şeylerle yüzde yüz uyuşup yine de filmi beğenmemek mümkün olduğu gibi, söylediği şeylere katılmadığınız bir filme hayran olabilirsiniz. Etik ile estetik her zaman el ele dolaşmaz. Ayrıca filmin hedef kitlesi içinde görmüyorum kendimi. Moore’un derdi haklı olarak kendi halkıyla, ortalama Amerikalıyla öncelikle. 

Filmin neler anlattığı biliniyor: Son başkanlık seçimlerinde Florida’da yapılan üçkağıtlar, Bush’un gerzeklikleri ve Bin Ladin ailesiyle ilişkileri, Afganistan ve Irak’taki petrole yönelik Amerikan çıkarları, Irak Savaşı ve en önemlisi Amerikan’ın sınıf sistemi ve bu sistemin yoksulları nasıl harcadığı. Fahrenheit 9/11 derdini güldürerek anlatmayı tercih ediyor çoğunlukla. Bu yüzden filmin fonundaki şarkıları, neredeyse Amerikan durum komedilerindeki kahkaha efektleri benzeri bir biçimde kullanıyor. Bin Ladin ailesi Amerika’dan özel jetleriyle ayrılırken Animals’ın “We Gotta Get Out of This Place” (Buradan Çekip Gitmemiz Lazım) çalıyor örneğin. ABD’nin önceliğindeki koalisyondan söz edilirken küçük ülkeler en komik özellikleriyle perdeye yansıtılırken, İspanya, İtalya ve en önemlisi İngiltere’den hiç söz edilmiyor. Bush’un cahil bir kovboy olduğu (aslında Amerikanın asilzadelerinden) imaji Bonanza dizisinin görüntülerine Bush ve şürekâsının kafaları monte edilerek destekleniyor. Wolfowitz’in saçını taramadan önce tarağını yalaması ise iğrenç ve komik. Bu sevimsiz politikacının Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini hatırladığımızda, tiksintimiz ikiye katlanıyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com