TARİH: 3 Kasım 2007
GAZETE/DERGİ: Birgün
Film, romantik olmak için saflıktan uzak, gerçekçi etki yaratmak içinse fazla romantik. Ama romantizmi işlediği bölümlerde sinema sanatının hakkını tam anlamıyla veriyor.
Dikkat, Şehvet Orijinal Adı: Lust, Caution Yönetmen: Ang Lee Oyuncular: Tony Leung, Tang Wei, Joan Chen, Wang Leehom Türü: Dram
Bazen derimin fazlaca kalınlaştığını ve yanlış bir işte çalıştığımı düşünüyorum ama neyse ki son günlerde seyrettiğim birçok film beni etkiledi. ‘Dikkat Şehvet kısmen çok etkilendiğim filmlerden biri ama 160 dakika sürdüğü için, bu filmin bir kısmından çok etkilenmek bile epey bir süre etkilenmek demek oluyor.
‘Dikkat Şehvet’in büyüsü çok güzel insanları, çok güzel resimler içinde sıradan insanların yaşayamadığı olaylar içinde anlatmaktan geliyor. Birçok film bunu yapıyor ama hepsi bir ‘Kazablanka’ olmuyor, bunun için özel bir sinema büyüsüne sahip olmak gerekiyor. İşte ‘Dikkat Şehvet’in bu büyüye sahip olduğu anları oldukça çok. Ama affedilmez kusurları da var filmin.
Tarihte özel bir dönemde geçmesine rağmen filmin bu döneme dair söylediği pek bir şey yok. 1930 sonları, 1940 başlarında Japon işgalindeki Hong Kong ve Şanghay’da geçiyor film. Bir grup Çinli yurtsever öğrenci, direniş yanlısı ajitatif oyunlar sergilemekten, bir suikast timine evriliyorlar. Hedeflerindeki kişi işgalcilerle işbirliği yapan polis şefi Yee’dir (Tony Leung). Yee’yi tavlama rolünü ise toy Wong (Tang Wei) üstlenir. Ama belli ki Wong’un, Sylvia Plath’ın “Her kadının gönlünde bir faşist yatar” dizesinden haberi yoktur. Wong, Yee’nin karşısında bir nevi Mata Hari olurken, rolüne giderek kendisini kaptırır. (bütün filmi rol yapmak / yaşamak arasındaki çelişki penceresinden yorumlamak da mümkün) Sorun şu ki yönetmen Ang Lee’nin ‘gönlünde’ de ‘bir faşist’, yani Yee yatıyor.
Lee, politika ve tarihi ciddiye almıyor
Yee’yi mesleğini, yani işkenceciliği icra ederken görmüyoruz filmde ama direnişçilerin bir adamı vahşice öldürmelerini uzun uzadıya seyrediyoruz. Yee’nin sadistliğine sadece yatakta şahit oluyoruz ki çok başarılı çekilmiş sahneler bunlar. Ve film sanki Yee ile Wong’un sevişme sahnelerinden sonra ilerlemiyor. Bu sahneler gerçekten seyirciyi şaşırtıyor, iki kahramanın kişiliğine dair çok şey söylerken çok da soru uyandırmayı başarıyor. Bu sahnelerin sansürlenmemesi gerekiyordu ve Allah’tan da öyle oldu. Yoksa film çok şey yitirirdi.
Filmin geri kalanı yeni bir şey söylemiyor, sadece kahramanlarını romantize ediyor. Tony Leung’un hüzünlü gözlerinde trajik bir kahramanın acısına ortak oluyoruz. Bu kahramanın işgalci Japonlarla işbirliği içinde olması, direnişçilere bizzat işkence yapması, öldürtmesi filan çok da önemli şeyler değil sanki yönetmen için. Lee politikayı ve tarihi ciddiye almıyor. İyiler ve kötüler gibi kaba ayrımlar yapmaktan kaçınırken, işkenceciyle direnişçi arasında da bir seçim yapmamış oluyor. Ya da yapıyor: Filmin en karizmatik kişisi açıkça Yee ve onun acısıyla baş başa kalıyoruz filmin sonunda. Garip, Verhoeven’in ‘Kara Kitap’ında da en sevimli kişi bir Nazi subayıydı. Ve direnişçi yine faşiste aşık oluyordu. Ne oluyoruz?
‘Dikkat Şehvet bütünüyle romantik olmak için saflıktan fazla uzak, gerçekçi bir etki yaratmak için ise fazla romantik bir film. Ama romantizminin işlediği bölümlerde sinema sanatının hakkını tam anlamıyla veriyor.