TARİH:  18 Şubat 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün

Scorsese’nin Oscar açlığı
Martin Scorsese’nin zayıf filmlerinden biri “Göklerin Hakimi” ama belki de ona ilk Oscar ödülü getireni olacak. Film Howard Hughes’un (Leonardo DiCaprio) öyküsünü anlatıyor. Filmin açılış sahnesinde annesinin Hughes’u yıkadığını görüyoruz ama ilk izlenimimiz aynı yaşlardaki iki yeniyetme arasındaki erotik bir oyuna tanık olduğumuzdur. Bu ensesti andıran sahnede anne Hughes oğluna mikroplar hakkındaki doktrinlerini de zerk eder. Yeni Başlayanlar İçin Freud ya da benzeri bir kitaptan alınmış gibi görünen bu sahneyle Hughes’un nevrozları ve temizlik saplantısı açıklanır. 
Howard Hughes daha 18’indeyken babasının milyonlarını miras olarak devralır. Ve bu parayı çılgınca harcar: bazen kadınlara, bazen filmlere, bazen başka şirketleri satın almaya ya da fantastik projeler geliştirmeye. Ama kendisini bir mirasyedi gibi görmediği gibi, Katharine Hepburn (Cate Blanchett) ve ailesini aylak zenginler olmakla suçlar. Scorsese de bu “entelektüel züppeler” karşısında tavrını Hughes’dan yana koyar açıkca ve çok da anlaşılmaz bir biçimde. Ama filmin kahramanı Hughes olduğuna göre belki de bunu doğal karşılamak lazım. Nitekim filmin ilerleyen bölümlerinde Howard Hughes TWA adlı havayolu şirketinin sahibi olarak, Pan-Am havayolu şirketinin sahibi Juan Trippe’yle (Alec Baldwin) karşılaştığında da aynı taraflılığı filmde görürüz. Kötü adam bu kez Trippe’dir ve bize yine iki şirketin rekabetinde niye böyle taraf olmamız gerektiğini anlamaya çalışmak düşer. Daha sofistike karakterler ve ilişkiler yaratabilecek bir yönetmenken Scorsese’nin bu kolaycı yolları seçmesi belki Oscar açlığıyla açıklanabilir. 


Hughes son ve en büyük zaferini Trippe’in senatodaki adamı Owen Brewster (Alan Alda) karşısında kazanır. Brewster çürük bir politikacıdır ama Hughes’a yönelttiği savaştan çıkar sağlama suçlaması pek de temelsiz değilmiş gibi gözükmektedir. Çünkü Hughes’ın savunması, kendi şirketinin başka şirketlerden farklı davranmadığı halde tek başına suçlandığı yönündedir. Herkes gibi onun da halkın parasını çarçur etme hakkı olmalıdır. Gözyaşları içinde Hughes’un saçma sapan dev uçak projesi Hercules’in havalanmayı başarmasını seyrederiz. Boğazımıza bir şeyler düğümlenir; pek akıllı değildi belki ama iyi adamdı şu Hughes abimiz diye sinemadan çıkarız. Tanrı Amerikan ruhunu korusun ve Scorsese’yi Oscar’sız bırakmasın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com