TARİH:  18 Şubat 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün

Kaliforniya’da aşk ve şarap

Farklı kişiliklere sahip iki arkadaşın 1 haftalık yolculuğunun öyküsünü anlatıyor “Sideways”. Yolculuğun nedeni televizyon ve reklam filmleri oyuncusu Jack’in (Thomas Haden Church) evlenecek oluşu. Bekarlığa veda etmeden önce Jack mümkün olduğunca çok seks yapmak isterken, lise öğretmeni ve başarısız yazar Miles’ın (Paul Giamatti) derdi St. Inez Vadisi’nin güzel şaraplarından tatmak ve golf oynamaktır. Jack ve Miles çok farklı kişiliklerdir ve hayatlarının geç bir evresinde tanışmış olsalar arkadaş olmaları mümkün değildir. Ama dostlukları öğrencilik yıllarına dayandığı için elitist ve entelektüel Miles’la, zengin bir aileye içgüveysi gitmeye hazırlanan ve zevklerinde hiç de seçici olmayan Jack bütün farklılıklarına rağmen ilişkilerini sürdürebilmektedir. Tabii bu farklılıklar birçok komik durumun da kaynağını oluşturur. Miles sadece yazarlıkta başarısız değildir, karısı tarafından da terkedilmiş ve bunun şokunu atlatamamıştır. Jack’in tabiriyle, Miles “karanlık taraf”a kaymak, kendine acıma krizlerine girmek için fırsat kollar. Jack ise kadınları yatağa atmak için ne gerekiyorsa onu yapar; yalan söyler ve onları eğlendirir. Jack, Miles’ı da davasına kazanmak için elinden geleni yapar ve iki arkadaş sonunda iki kadınla çıkmaya başlar. Miles, “bahşiş almak için çalışan” garson Maya’yı (Virginia Madsen) önceleri küçümser. Ama Maya’nın kendisi gibi bir şarap uzmanı olduğunu ve bir üniversitede master yaptığını öğrenince Miles’ın kadına bakışı değişir. Jack ise bir tür barmaid olan Stephanie’yi (Sandra Oh) yaşadıklarının gelip geçici olmadığına inandırmış, onu evlenme konusunda umutlandırmıştır. Aslında Jack yaşayabileceği e derin ilişkiyi yaşamaktadır ve görünen o ki müstakbel eşiyle çok daha uyumsuz bir çift oluşturacaklardır. Sonunda Jack’in yalanları ortaya çıkınca çiftlerin hayatı allak bullak olur.
Miles’ın yayınevlerince reddedilen kitabının adı “Dünden Sonraki Gün”dür. Maya bu ifadedeki abartıyı “yani bugün” diyerek açığa çıkarır. Filmin umutlu finalinde “bugün” Miles için artık daha çok “yarından önceki gün” olmuştur. Sevimli bir tutunamayan, Oğuz Atay’ın tabiriyle “disconnectus erectus” olan Miles bir anlamda film eleştirmenlerine de benzemektedir. En sevdiği uğraş şarap tatmak ve onlar hakkında yorumlar yapmaktır. Sanatçı olmayı ister ama başaramaz bir türlü. “Sideways” çok iyi oynanmış, tıkır tıkır işleyen iyi bir film. Ama çok da büyük beklentilere girerek izlenmemeli. Birçok yılın en iyileri listesinde ilk sırayı almasının arkasında keyifle izlenen bir film oluşunun yanı sıra baş kahramanının bir tür eleştirmen oluşunun da etkisi olduğunu düşünüyorum.


Yönetmen Alexander Payne hem daha önceki filmlerinde (“Citizen Ruth” ve “Election” gibi) hem de söyleşilerinde “Sideways”de görünenden daha politik bir kimlik sergiliyordu. Yönetmenin bu politik kimliği filmde kendini tek bir sahnede açığa vuruyor: “Gazap Üzümleri”nin kahramanı Tom Joad’ın “nerede bir polis bir adamı dövüyorsa, orada olacağım”lı tiradının televizyon ekranından duyulduğu sahnede. “Sideways” haftanın Oscar adayı üç filminin en alçak gönüllüsü ve de en iyisi. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com