TARİH: 18 Şubat 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün
!F İSTANBUL Film Festivali özellikle hafta sonları çok yoğun geçiyor. Henüz çok etkileyici bir film seyretmedim ne yazık ki. Gördüğüm Meksika filmleri yüksek beklentilerimin altında kaldı. ‘Cochochi’ iki erkek kardeşin bir atı kaybedip bulmalarını anlatıyor. Bu sırada da Meksika yerlilerinin yaşadığı kırsal yörede dolaşıyoruz. Filmin iki adet uluslararası ödülü olması doğrusu bana şaşırtıcı geldi. Filmin yönetmenleri belli ki ihmal edilmiş bir halka vicdan borçlarını ödemek gibi asil bir duyguyla yola çıkmışlar ama anlattıkları insanları yeterince tanımadıkları gibi ne söylemek istediklerini de pek bilememişler bence. ‘Tırnağın Yılı’ aslında beklentime denk düştü. Yönetmen 2 yıl boyunca çevresindeki insanları fotoğraflamış. Sonra bu fotoğrafları bir öykü çerçevesinde kurgulamış. Biraz sıkmakla birlikte, bu materyalden yine de hoş bir film çıkarmış. Bazen hikâyesi fazla basite kaçsa da… ‘Kötü Alışkanlıkların reklamcılıktan gelme yönetmeni ise bence ruhu temizlenene kadar bir süre reklam piyasasından uzak tutulmalı, sonra film çekmesine izin verilmeli (organik tarımda olduğu gibi). Böylece fazlaca reklam filmi kokan ışıklandırmalardan filan kurtulabilir belki. Yönetmenin zayıflama ve güzellik kültüne karşı söyledikleri iyi güzel de, film olmamış.
27 YIL SONRA PATLAYAN GRUP
‘Bakushilerin Sıradışı Hayatı’ sado-mazo bir dünyaya pencere açıyor. Bakushi Japonya’da kadın bağlama ustalarına deniyor. Bu profesyonel bir meslek. Kadınlar ise ya bu işi profesyonel olarak yapan mankenler, yani S/M dergileri için poz verenler ya da zevk için yapan mazohistlerden oluşuyor. Sado/mazo bir ilişkide bile asıl yaşanmaya çalışılan duygunun sevgi olduğunu görmek belki şaşırtıcı olmamalı ama ben yine de şaşırdım. Film belki daha kısa olsa daha çarpıcı olabilirdi.
‘Joy Division’ yılı yaşıyoruz anlayamadığım bir şekilde. Son albümü 28 yıl önce yayımlanmış bir topluluk hakkında ekim ayında ‘Kontrol’ adlı filmi gördük festivallerde, şimdi de bir belgesel çıkageldi. Joy Division gerçekten farklı bir sound bulan bir avuç topluluktan biri. Ama ilginin 27 yıl sonra patlamasını açıklamak güç. Son derece karanlık bir sound’u olan grup, belki çağımızın karanlık ruh haline hitap ediyor. Joy Di-vision’ın müziği bugün bile bayat gelmiyor kulağa. Keşke bu grubun Nazi imgeleriyle flörtüne tatmin edici bir açıklama gelse… Nedense grupla ilgili filmlerin hiçbiri bu konuyu doğru dürüst ele almıyor. Sanki önemsiz bir şeymiş gibi.
AFM’DE FİLM SEYRETMEK RİSKLİ
Açılış filmi ‘Lars Sevince’ makine dairesinden gelen gürültüler-konuşmalar ve kötü kadraj yüzünden sağlıklı izlenemedi. Film bir seks bebeğine âşık olan delüzyonlu bir hastayı anlatıyor. Başta Ryan Goslin olmak üzere çok iyi oyunculuklar var filmde. Ama senaryo biraz fazla hafif ve yüzeysel. Yine de idare eder.
Şimdi gelelim hayati konuya: AFM Beyoğlu sinemalarının yeni düzeninde, kalabalık seanslarda film seyretmek hayati risk almak demek. Cumartesi günü 17 seansının ardından Fitaş 2’den çıkan seyirciler küçük çaplı bir isyan başlattılar çünkü sinemadan çıkmak çok zordu. Merdivenler yeni düzende daraldığı ve hem giriş hem de çıkış aynı yerden yapıldığı için girmek isteyen ve çıkmak isteyen kitleler dar bir alanda karşı karşıya geliyorlar.
Uzun süre sinemadan çıkamayan seyirciler durumu alkışlarla protesto ettiler. Biletlerini iade edip bir daha gelmeyeceğiz diyen seyirciler vardı. Yüksek sesle protesto edenler de az sayıda değildi ve haklıydılar. Küçücük bir panik bile yaşansa facia olur. İstanbul gibi bir deprem kentinde bu cinayet demektir. Ya da ‘Büyü’ filminin galasında çıkan yangın Fitaş’ta çıksa… Düşünmek bile istemem.
Peki mekânını Wagamama, KFC ve Pizza Hut gibi restaurant’lara veren, böylece sinemanın giriş çıkışını daraltan mal sahiplerini suçlamak manalı mı? Bence yaptıkları yasalara uygunsa manalı değil. Elbette mekân sahibi edinebileceği en yüksek gelire sahip olmak isteyecektir. Sorun buna izin verenlerde. Yani BELEDİYE’de. Evet, beyler Beyoğlu’nda olan biteni görmüyor musunuz? Fitaş’ın hali olacak şey değil. Böyle bir giriş çıkışa nasıl onay verirsiniz? Sinepop’un sütunları çatlamış, Emek Sineması’nın zemininde kaymalar varmış, ruhunuz duymuyor mu? Ne yapıyorsunuz, ne yapacaksınız? Ya da umurunuzda mı, bilmek istiyoruz. Eminim çok güçlü birileri büyük bir depremin yaratacağı yeni rant fırsatlarını heyecanla bekliyordun İnsan belediyeleri yönetenlerin onların arasında olmadığına inanmak istiyor.