TARİH: 16 Şubat 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün
Gerçeğin kendisi kadar çarpıcı, etkileyici hiçbir şey yok. Örtülü Gerçek’in finalinde Irak’ta öldürülen, yaralanan sivillerin, özellikle de kadınlar ve çocukların görüntüleri yer alıyor. Filmin geri kalanını görmeseniz, sadece bu fotoğraflara baksanız yeter aslında. Irak halkının yaşadığı dehşeti ve vahşeti iliklerinizde hissediyor ve isyan ediyorsunuz. Tabii eğer azılı bir Arap düşmanı değilseniz. Ki gariptir, ülkemizin demokrat aydınları arasında onlardan çok var.
Filmin kendisi ise 2006’da Irak’ta Amerikalı askerlerin bir genç kız ve ailesine yaşattığı vahşeti anlatıyor. Her gün okula giderken kontrol noktasındaki görevli Amerikan askerlerinin tacizine maruz kalan bir genç kız nihayetinde bu askerlerin tecavüzüne uğruyor kendi evinde. Askerlerin tecavüzü sırasında kızın ailesi de öldürülüyor. Ardından kızı da öldürüp yakıyor askerler. Daha büyük bir vahşet tahayyül etmek güç.
Filmin adı ‘Asker Mektubu Görülmüştür’ şeklindeki damgalardan alıyor adını. Amerika’da ise bunun muadili tek bir sözcükmüş: ‘Redacted’. Elden geçirilmiş, uygun olmayan yerleri çıkarılmış, düzeltilmiş demek redacted ama sansür edilmiş diye okumak lazım bu durumda.
BENİM ÖZEL SEKTÖR MEDYAM İŞİNİ BİLİR
Yönetmen De Palma’yı bu filmi yapmaya iten şey de Irak’ta olan bitenin Amerikan ana akım medya-sınca (gazeteler, televizyonlar) sansürlendiği düşüncesi olmuş. Gerçekten de Irak halkının yaşadığı dehşetin görüntülerini Amerikan medyasında görmek pek mümkün değil. Bunun bir nedeni savaşı desteklemekse, diğer nedeni de reklam pastasından payına düşeni kaybetmemek.
Yüzü parçalanmış bir çocuğun fotoğrafının yanında bir güzellik ürününün reklamını basamazsınız! Yani resmi sansüre ne gerek var, benim özel sektör medyam işini bilir durumu varken! De Palma internetin, amatör videoların ve belgesellerin de bilgiye ulaşmayı sağlayacak kaynaklar olduğu gerçeğinden yola çıkarak filmini bu tip mecralardan derlenmiş havasında yapmış. Ama bu kaynaklar sondaki fotoğraflar hariç, gerçeklere dayansa da, kurmaca. Sonuçta film birbirinden kopuk kaynaklardan derlenmiş gibi yapıldığı için bildik anlamda dramatik bir yapıdan da yoksun. Bu amaçlanmış bir şey olsa da filmin yine de etkisini azaltan bir unsur olarak sayılabilir.
Filmin bütçe kısıntıları nedeniyle aceleye getirilmiş senaryosu ya da tanınmamış oyuncuları da diğer zayıf yönleri. Ama bunlar çok önemli değil. Filmin en büyük eksikliği, yine savaşın ya da Amerika’nın Irak’ı işgalinin nedenleri hakkında hiçbir şey söylememesi. Amerika’nın derdinin Irak’ın petrolünü gasp etmek olduğu hiçbir kahramanın aklından geçmiyor film boyunca. Belki şunu da söylemek mümkün: Bir mayına basıp kolu ya da bacağı kopan ya da kafası kesilen Amerikan askerlerinin maruz kaldığı şiddetle eş değer değil Amerikan askerlerinin perdeye doğrudan yansıyan şiddet uygulama görüntüleri. Onların uyguladığı şiddet konusunda film kesinlikle sessiz değil; aksine filmin yapılış amacı bu. Ama dediğim gibi, bu şiddeti sonuçlarıyla görüyoruz. Iraklılarınla gibi yapılırken değil.
İLGİNİZİ HAK EDİYOR
Fakat bunları bir kenara koyalım: Amerikan sağcı ve milliyetçileri filmin yasaklanması veya boykot edilmesi için kampanyalar düzenlemiş. Bu da De Palma’nın görevini yerine getirdiğini gösteriyor. Kolay iş değil gerçekten de kendi ülkesinin vahşetini teşhir etmek. De Palma’nın ana akım medyanın yapmadığı şeyleri yapmaya soyunması ve tepkileri göze alması gerçekten küçümsenecek bir şey değil. Savaş karşıtı örtülü Gerçek, ilginizi hak ediyor.