TARİH:  4 Mart 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün

Yaklaşmasak 
Daha Yaklaş”ta hiç bir karaktere yeterince yaklaşmamıza izin verilmiyor, zaten bunu da çok arzulamıyoruz. Karakterler prefabrike cümlelerle donatılmış robotlar kadar insan sıcaklığı yayıyorlar. 
Birbirini henüz tanımayan iki kişi Londra sokaklarında yürüyorlar. Tesadüf onları karşı karşıya getirdiği anda, “güm”, bir araç kıza çarpıyor. Erkek kızın yardımına koşuyor, kız gözlerini açıp: “Merhaba, yabancı” diyor, gayet ayık bir gülümsemeyle. Kızın hiç travma geçirmiş gibi olmayışı ve flörtöz ruh halini sürdürmesi filmin gerçekçilikle hiç işinin olmadığı izlenimini veriyor. Ama film hep aynı havada sürmüyor, oyuncu bir hafiflikle acıtıcı bir gerçekçilik arasında salınıyor. Filmin sınır koymadığı bir şey varsa o da kahramanlarının sözel yetenekleri. Maşallah hepsi pek hazır cevap ve konuşkan. Ne yazık ki “Daha Yaklaş”ın karşımızdaki hali başlangıçta tasarlandığı gibi bir oyun değil, bir film ve bu teatral konuşkanlık filme yakışmıyor. Patrick Marber’ın orijinal oyununu seyretmedik ama ona yakıştığı da şüpheli. Oyun ya da film her neyse “insanlar böyle konuşmazlar” diye düşündürüyorsa oradaki karakterlerin ruhuna nüfuz etmeniz pek mümkün olmaz. “Daha Yaklaş”ın sanırım benim açımdan sorunu bu çünkü aşağı yukarı aynı şeyleri yaşayan karakterlerin anlatıldığı “Aşk Artık Burada Oturmuyor”dan çok etkilenmiştim. 


Trafik kazası sonrasında tanışan çiftin erkeği, yani Dan (Jude Law) gazeteciliğin alt basamaklarında debelenen biri; kız, yani Alice (Natalie Portman) ise Amerikalı eski bir striptizci. Kaza sonrası birlikte yaşamaya başladıklarını ve Dan’in Alice’le yaşadıklarından esinlenerek bir roman yazdığını öğreniyoruz bir sonraki sahnede. Dan kitabının kapağının fotoğraf çekimi sırasında bir başka Amerikalıyla, fotoğraf sanatçısı Anna’yla (Julia Roberts) tanışıyor. Yeni bir aşk daha doğrusu etkilenme başlıyor ama ilişki için daha bir süre geçmesi lazım Anna açısından. En azından durumu dengeleyene, kendine bir eş bulana dek. Bu konuda Dan istemeden yardımcı oluyor ve Anna kılığında chat’leştiği dermatolog doktor Larry’yi (Clive Owen) Anna’yla buluşturuyor. Larry’yle Anna evleniyor ve dörtlü tamamlanıyor. Sonrasında bu dörtlü arasında aşk, intikam, rekabet ve ihanet 32 tekmili birden yaşanıyor. Biz yaşananları görmekten çok dinliyoruz, çünkü ilişkiler başlarken ve biterken perdeye yansıyor sadece. Bu karmaşık ilişkilerde en masum kişinin profesyonel bir striptizci olan Alice olması ise ironik. Ama Alice’in hakkında bildiklerimize güvenemeyeceğimiz, karakterin adını bile yanlış bildiğimiz filmin sonunda ortaya çıkıyor. “Daha Yaklaş”ta hiç bir karaktere yeterince yaklaşmamıza izin verilmiyor, zaten bunu da çok arzulamıyoruz. Karakterler prefabrike cümlelerle donatılmış robotlar kadar insan sıcaklığı yayıyorlar. 
Filmin oyuncuları hakkında kötü bir şey söylemek zor. Ağızlarına bu sözcükler yakıştırılan karakterler bu kadar oynanır. En az repliği olan Julia Roberts en şanslısı ve bu şansını iyi kullanıyor: Anna’nın Dan’i, fotoğrafını çekerken tavladığı sahnede özellikle müthiş. Tavlanmamak mümkün değil, Dan ne yapsın. Clive Owen ise hem fiziği hem de oyunculuğuyla Richard Burton’ı hatırlatıyor (Mike Nichols, Burton’ı benzer temalı bir film olan “Kim Korkar Hain Kurttan”da yönetmişti). “Daha Yaklaş” pek etkilemese de yine ilgiyle izlenmeyi başaran bir film. Oscar töreninde sunucu Chris Rock, Jude Law’u aşağılamış, Sean Penn de meslektaşını savunma gereği duymuştu. Rock mı yoksa Penn mi haklı, bu filmde tarafınızı belirleme şansınız var. Bence gerçek ortalarda bir yerde. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com