TARİH:  17 Ekim 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün

Sanatçı ile kapitalist

Coco Chanel’in maddi gücü ile Igor Stravinsky’nin yoksulluğu. Birbirlerini severler mi? Cevap hayır gibi duruyor. İkisi de birbirini düzmeye çalışır, düzülen yoksul olan olur

Filmin ismindeki büyük aşk lafına bakmayın, filmde oldukça tatsız bir ilişki var. Ve bu ilişkiyi belirleyen şey de Coco Chanel’in maddi gücü ile Igor Stravinsky’nin yoksulluğu arasındaki uçurum. Stravinsky modern müziğin önemli bir ismi. Filmin başında ‘Bahar Ayini’ adlı eserinin 1913’te Paris’te bir skandala dönüşen sergilenmesi var. Klasik eserlere alışık seyirci ‘Bahar Ayini’ karşısında infial yaşıyor vs., vs. (Yıllar sonra “Paris’te Son Tango”nun ilk gösterimini, bu skandala benzetecektir ünlü eleştirmen Pauline Kael). Fakat seyirciler arasındaki modacı Chanel, eseri beğenen azınlık arasındadır. Yedi yıl sonra, Sovyet devriminin ardından Stravinsky artık Paris’te ailesiyle birlikte yoksul bir hayat sürmektedir. Chanel, Stravinsky ailesine evini açar. Karısının hastalığı da Igor’u bu teklife kabule zorlar. Bundan sonra Igor fiilen Coco’nun kapatması olarak yaşar. İkili Stravinsky’nin eşinin ve çocuklarının burnunun dibinde sevişirler. Birbirlerini severler mi, birbirlerine aşık olurlar mı? Cevap hayır gibi duruyor. İkisi de birbirini düzmeye çalışır, düzülen yoksul olan olur. Fakat ne bu ilişkinin ayrıntılarına ne de dönemin sanat ortamına dair pek bir şey var filmde. İki başrol oyuncusu da uyurgezermişler gibi bir performans sunuyor. Tek akılda kalan sermayedar ile sanatçı arasındaki bu eşitsiz ilişki. Kısacası, film de seyircisini durağanlığı ve sıkıcılığıyla uyutuyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com