TARİH:  7 Mart 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün

Çekmeceler çok zor bir işe soyunmuş. Antipatik kahramanları seyretmek seyircinin çok sevdiği bir şey değil. Çekmeceler’in biri (Ayşe) hariç, bütün karakterleri antipatik. Sevimli olan karakter de işin kötüsü fazla sevimli, fazla naif. Giderek filmin en antipatik karakteri olmaya aday.

Çekmeceler, Lars Von Trier’in Nemfoman’ına benziyor. Çekmeceler’in kahramanı Deniz’e (Ece Dizdar) nemfoman denilebilir sanırım. Bu tür etiketler sevimsiz olsalar da bazen iletişim kurabilmek açısından yararlılar. Nemfoman’da nasıl Joe bir adama hikâyesini anlattıysa, Çekmeceler’de de Deniz bir terapiste hayatını anlatıyor.

TRAVMATİK BİR İLİŞKİ
Joe’nun babasıyla ilişkisi önemliydi, Deniz’in babasıyla ilişkisi ise çok daha travmatik, çok daha belirleyici. Deniz’in babası Ayhan (Taner Birsel)bir tiyatro oyuncusu. Ayhan, kızına yönelik yoğun cinsel arzular duyuyor. Bu arzularını, kızının cinselliğini kontrol etme kisvesi altında saklıyor. Kızını röntgenliyor mesela. Ya da kızının külotunun ıslak olup olmadığını kontrol ediyor. Ayhan, bütün bunları, kızının “namuslu” biri olması için yapıyormuş gibi davranıyor. İşin kötüsü film de buna inanıyor. Ayhan’ın davranışlarını, adamın kızına yönelik cinsel arzularının dışavurumu olarak değil, aşırı kontrolcü bir babanın davranışları gibi gösteriyor. Babanın kızına yönelik cinsel ilgisi, kızında da karşılığını buluyor. Ama tabii ki suçluluk duygularıyla, öz yıkımcı davranışlarla, seçici olmayan bir cinsel hayatla karşılık buluyor. Kısaca Deniz, babasına duyduğu yasak arzularla baş edemiyor, dağılıyor.   

ZOR BİR KONU
Filmin bütün bu süreci iyi anlatabildiğini söyleyemeyeceğim. Terapistle ilişki son derece yüzeysel, babayla ilişkininin niteliği iyi saptanmamış ve filmin çoğu zaman sansasyonel bir üslubu var. Deniz’in nihayetinde çoklu kişilik bozukluğu yaşadığının ortaya çıkması ise havada kalıyor, bu durumu sindirmemize olanak vermiyor film. Çekmeceler’in çok zor bir konuyla cebelleşmesini takdir ediyorum. Ama bu zorluğun altından kalkabildiğini düşünmüyorum. Bir de benim çocuk cinselliğinin istismarına dair filmlere yönelik genel bir itirazım var. Bu konunun çizgi filme, edebiyata, resme filan bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Gerçek çocukların bu tip rollerde oynatılmasını, çocukların ruhsal sağlığı açısından son derece riskli buluyorum. Ne kadar özen gösterilirse gösterilsin, bir tehlikenin var olduğuna inanıyorum. Bu tehlike, filmin çekiminde çıkmaz da, başka bir şekilde çıkabilir. Filmi seyreden bir arkadaşın yorumunda, şunda bunda çıkabilir. Ne yani bu konuda film yapılmamalı mı? Animasyon ne güne duruyor? Gerçek insanları, çocukları riske atmaya değmez hiçbir film.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com