TARİH: 29 Eylül 2018
GAZETE/DERGİ: Birgün
Kariyo&Ababay Vakfı’nın ana sponsorluğunda ve İstanbul Film Festivali’nden tanıdığımız Azize Tan’ın yönetiminde nurtopu gibi bir film festivalimiz oldu. Sinema cemaati olarak 5-10 Ekim arasında Ayvalık’taydık bu nedenle. Tabii Ayvalık’ın bir tür çöl ikliminde olduğunu bilmiyorduk gitmeden önce. Gündüzleri İstanbul’dan sıcak geceleri ise İstanbul’dan soğuk bir havayla karşıladı Ayvalık bizi. Hele açık hava tiyatrosunda şiddetli poyraz altında yapılan açılış gecesi, sonraki 10-15 günümüzün kaderini belirledi. Bendeniz, grip oldum. Geçen hafta yazmam gereken bu yazıyı bu hafta yazmamın nedeni budur. Yeni yeni kendime geliyorum.
Festivale yoğun ilgi vardı
Festivalimiz pek güzeldi fakat. Ayvalık halkı festivale çok yoğun ilgi gösterdi. Özellikle yeni Türk filmlerine yer bulmak, erken davranmayanlar için imkansızdı. Bir Berlin bir de Ayvalık benim için İstanbul’a alternatif olabilecek sayıda arkadaşımı barındırıyor. Ayvalık’a İstanbul’dan çok ciddi bir göç var anlayacağınız.
Yeni sezonda Başka Sinema’nın göstereceği ve büyük festivallerden ödül almış birçok film üç mekanda gösterildi. Ayrıca söyleşiler ve atölyeler yapıldı. Boş zamanlarda sinema konuşuldu. Yılın en iyi yönetmeni seçilen Nuri Bilge Ceylan’a ödül verildi. Festivalin bir tür havada kalan tek etkinliği buydu. Yarışma olmadan, o yönetmenin retrospektifi yapılmadan, yönetmenden en azından bir master class istenmeden, eline bir çek tutuşturmak çok anlamlı gelmedi çoğu kişiye. Yoksa NBC’nin yılın yönetmeni seçilmesine kimse itiraz etmedi.
Ayvalık Film Festivali’ne uzun ömürler diliyor, bu festivalin gerçekleştirilmesi için aylarca canla başla çalışan herkese teşekkür ediyorum.