TARİH:  19 Ocak 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün

İki ana karakter ve bir yan karakter etrafında dönüyor I ‘Amerikan Gangsteri’: Harlemli bir gangsterin şoför-I lüğünden mafya patronluğuna yükselen Frank Lucas (Denzel Washington), mesleki açıdan aptalca dürüst polis Richie Roberts (Russel Crowe) ve filmin en kötü karakteri olarak yoz polis detektifi Trupo (Josh Brolin). Filmin başında Frank’i henüz hayatta olan patronu Bumpy John-son’la Uzakdoğu’dan ithal beyaz eşya satan bir dükkânda görüyoruz.

Bumpy eski tip işadamlığını (gangsterlik onun bir biçimi) temsil ediyor; aracılarla çalışan, müşteriyle birebir ilişki kuran türden. Oysa yeni iş anlayışı çok farklı. Dükkânlar anonim mekânlar ve oralarda artık aracılara yer yok. Bumpy bu yeni iş yöntemlerinden şikâyet ederken Frank dersini alıyor. Oracıkta ölen patronu geleceği değil geçmişi temsil ediyor oysa Frank’in önünde bir gelecek var, hem de patron şoförlüğünden patronluğa ulaşan bir gelecek.

 TİPİK BİR KAPİTALİST
Frank patronu ölünce işleri eline alıyor. Sokak ortasında güpegündüz adam öldürerek rakiplerini elemine ediyor ve sindiriyor. Sonra Vietnam’dan, aracıyı kaldırarak doğrudan saf eroin ithal ediyor. Yani aynı filmin başındaki dükkân gibi o da Uzakdoğu’dan ithal beyaz eşya işine giriyor. Lucas malın nakliyatında Amerikan ordusu mensuplarıyla işbirliği yapıyor. Vietnam Savaşı’nda ölen Amerikan askerlerinin tabudan içinde sokuluyor eroin ülkeye. Lucas dürüst bir satıcı ve sattığı markanın imajının temiz kalmasıyla, isim hakkıyla falan da çok ilgili. Tipik bir kapitalist her açıdan.

Richie Roberts ise tipik bir polis değil. Bulduğu bir milyon doları karakola teslim edecek ve bu yüzden meslektaşlarının nefretini üzerinde toplayabilecek kadar dürüst. Ama iş ilişkilerinde böyle, yoksa karısını aldatan, çocuğunu ihmal eden biri o.

1970’lerin New York polisi belki de gezegenin en çok yolsuzluğa bulaşan ya da yolsuzluktan en çok yolunu bulan polisi. Muazzam paralar dönüyor uyuşturucu trafiğinde ve polis de payını fazlasıyla alıyor. Richie dürüstlüğüyle bu çarka çomak sokuyor.

Detektif Trupo ise işte bu kötü polis tipinin bir örneği. Kendi açılarından belli dürüstlükleri olan iki diğer kahramanın da düşmanı. Hem polis Richie’nin, hem gangster Frank’in. Tamamen gereksiz bir aracı o. Diğer kahramanlar yapmaları gereken işi yaparken, yani gangster eroin satıp, dehşet ve ölüm saçarken, dürüst polis kötüleri yakalamaya çalışırken o üzerine düşen işi yapmıyor. Kötüleri yakalamak yerine onları haraca bağlıyor. Dolayısıyla filmin asıl kötüsü de o. 

ABD ORDUSUNUN KARANLIK YÜZÜ
Zaten gangsteri Denzel Washington gibi güldü mü yüzünde güller açan, karizmatik bir oyuncuya oynatırsanız ondan nefret edilmesini de beklemezsiniz. Filmin finalinde Frank’i neredeyse gönüllü bir polis gibi görüp geçmiş bütün günahlarını da affediyoruz. Hatta onun için üzülüyoruz da.

Amerikan Gangsteri’ bir dönemin polis ve ordusunu eroin işindeki rolüyle eleştirerek, gangsterlikle işadamlığı arasındaki benzerliğe dikkat çekerek iyi bir iş yapıyor. Akla bugünün Afganistan’ında Amerikan ordusu ne gibi karanlık işlere bulaşıyordur acaba sorusu geliyor. Malum Irak’taki eski eser kaçakçılığında Amerikan ordu mensuplarının rolü biliniyor.

Ama öte yandan gangsterliğin ve dolayısıyla işadamlı-ğının karanlık yüzünün üstüne gitmiyor ve hatta acımasız bir katili sevimli gösteriyor. Film iyi oyunculuklarına ve akıcılığına rağmen uzun süresini hak eden epik boyuttan yoksun. En zayıf yanı ise nerdeyse doğduğu günden beri gayrı meşru alemin adamı olan, güpegündüz adam öldüren ve eroin işinden inanılmaz paralar kazanan Frank’in ancak mink bir kürk giydikten sonra polisin dikkatini çekmesi ve yükselişi sırasında nerdeyse yapayalnız oluşu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com