Tarih: Aralık 1996

Gazete/Dergi: Roll

4

GALLIANO

(Polygram/Raks)

70’lerde dans müziğiyle, harbi rock’ın arasında aşılmaz gibi görünen bir uçurum vardı. O zamanlar disco müzik denirdi dansa yönelik müziklere. Ve disco muzikle diskotekler, bir rock’çı için mide bulandırıcı bir etki yaratırdı. Diskoteklerin tek anlamlı işlevi, eğer bir kız arkadaşınız varsa öpüşebileceğiniz karanlık, loş bir ortam sunmak olabilirdi. Müziğe ve parlak disco-kidlere katlanabilirseniz tabii. 80’ler ve 90’lar, Britanya’da (Amerika hâlâ “disco sucks” düsturuna daha bağlı) bu uçurumun kapanmasına tanık oldu. Rock tavrıyla dans ritmlerinin mutlu evliliği yaşandı. Hip-hop’uyla, bass’n’drums’ıyla, techno’suyla. Ama eski bir rock’çının bu satırların yazarı gibi) genlerine işlemiş bir disco antipatisi olması doğal karşılanmalı. Galliano’da bu 70’ler disco müziği öğeleri bolca var. Hele “Thunderhead” adlı parçaları insanı bir zaman tüneline girmişçesine geçmişe götürüyor. Sanki 70’lerde, damsız girilmediği için ancak okul gecelerinde girebildiğim bir diskotekteyim. Bir sevgilim olmamasının ve ortamın yapış yapışlığının iç sıkıntısı zihnimde yeniden canlanıyor. Ahh, eğlenmek… Ne demektir ki bu? Anna Galliano’da sadece bu yok. Hatta yok yok. “Some Came”de birden senfonik rock’vari bir klavyeyle karşılaşınca insanın yön duygusu iyice zayıflıyor. Neredeyim ben? Sonra reggae, sonra 90’lara sıçrayıp bir bass’n’drums (nam-ı diğer jungle), ardından funky bir şey, sonra bir ballad… Neredeyse bir saat sürüyor eğlence. Disco’dan kendimi dar atıyorum dışarı. Eğlenmeyi sevenlere… 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com