TARİH: 3 Ocak 2011
GAZETE/DERGİ: Birgün
16 yıl önce burada bir bomba patladı. Bombanın kimi ya da kimleri öldüreceği belli değildi. Kurbanlar her tür etnik kimlikten, her tür inançtan, her tür politik görüşten olabilirlerdi. Başka bir ülkenin vatandaşı da olabilirlerdi. Eylem insanlığa karşı yapılmıştı. Verilen mesaj ise şuydu: Kendinizi güvende hissetmeyin!
İki kişinin yaşam hakkını elinden aldı bu eylem. Yürekleri barış için, halkların kardeşliği için çarpan iki insan öldü. Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan bu bombanın kurbanı oldular. Radikal İslamcı örgüt İBDA-C yılbaşı yaklaşırken, Beyoğlu’nda eylem yapacağını duyurmuştu ama polis güvenlik önlemi almak yerine, broşür dağıtmakla meşguldü o gün. The Marmara Oteli’ne patlamadan hemen önce gelmişler ve ‘polise güvenin’ yazılı broşürler bırakmışlardı. Bombacı otelin güvenliğinden rahatlıkla geçmiş ve paltosunun cebindeki bombayı Opera Pastanesi’nin portmantosuna bırakmıştı. Yasemin bir gün önce 37. doğum gününü kutlamıştı. Pastaneye bir arkadaşının daveti üzerine, doğum günü hediyesini almaya gitmişti. Onat Kutlar eşi Filiz’le buluşacak ve evliliklerinin yıldönümlerini kutlayacaklardı. Onları şarapnel parçaları karşıladı pastanede, hediyeler değil.
Özür
İBDA-C propaganda fırsatını kaçırmadı, eylemi üstlendi. Bir de üstüne, yayın organlarından Onat’a ve Yasemin’e hakaret yağdırdı. Soruşturma ise alışık olduğumuz baştan savmalıkla yürütüldü. Güvenlik kameralarının çektiği görüntülere dahi bakılmadı. Bütün bunlardandolayı eylemin sorumlusu olarak PKK gösterilince kamuoyu buna inanmadı. Suç olağan şüphelinin üstüne yıkıldı diye düşündük. Böyle düşünmek için çok nedenimiz vardı. PKK, kamuoyunda teşhir olmaktan kurtuldu, bombalamanın faili olarak görülmedi.
Ama gelişmeler bizi doğrulamadı. Suçlu yakalandı ve suçunu itiraf etti. Eylemi PKK adına yapmıştı. Pişmanlık yasasından da yararlandı. Cezasının tüünü çekmeden, 9 yıl yattıktan sonra da serbest bırakıldı. Yine aklımız almadı olanları. Eylemi önlemek için bir çaba içine girmeyen devlet, adaleti yerine getirmek için de çaba harcar gözükmüyordu.
PKK Kutlar gibi Kürt sorununa duyarlı birini öldürmüş olmaktan gurur duyacak değildi ve aktif olarak eylemi savunmadı ama eylemin sorumluluğunu reddetmedi de. (…) Daha sonra Cüneyt Cebenoyan’ın örgütün ya özür dilemesi ya da olayla ilgisini reddettiğini açıklaması çağrısına da ya sessizlikle ya da aba altından sopa göstererek karşılık verdi örgüt. Fakat bu özür meselesi iki ay kadar önce yeniden gündeme geldi. Murat Karayılan Radikal gazetesine verdiği demeçte, sivil ölümlerinden dolayı özür dileyebileceklerini söyledi. Ama özrün zamanı ve koşulları oluşmamıştı daha.
Yeni süreç
Soruyoruz özür dilemek için daha ne kadar beldeyeceksiniz?
16 yıl geçti, bir 16 yıl daha mı bekleyeceğiz?(…) Yapılan eylemden ya pişmansınızdır ya da değil, kendinizi ya suçlu hissediyorsunuzdur ya da değil. Hangi koşulun oluşmasıyla Onat’ın ve Yasemin’in ölümünden suçluluk duymaya başlayacaksınız? Biz hiç kimseyi, hiçbir kurumu aşağılamak için burada değiliz. Biz intikam için burada değiliz. Biz barışmak için buradayız. Biz affedebilmek için buradayız. Biz birlikte yaşamanın koşullarını sağlamak için buradayız. Affedebilmemiz için de geçmişte yakınlarımıza karşı işlenen suçların muhataplarının değişme potansiyelini taşıdıklarını görmek istiyoruz. Bu ancak suçun kabulüyle, utancının yaşanmasıyla, özür dilenmesiyle mümkün olur. Yeni bir sürece böyle başlanır.”