Yitik cennetin peşinde 

Yönetmen Terrence Malick, filminde şiirsel bir yapı kuruyor ve bu yapı içinde insanlara bakıyor. ‘Yeni Dünya’ şiirsel atmosfer bir sıcaklık yanılsaması yaratsa da nihayetinde soğuk bir film olmaktan kurtulamıyor. 

Orijinal Adı: The New World Yönetmen: Terrence Malick Oyuncular: Colin Farrell, Christian Bale, Christopher Plummer, Q’Orianka Kilcher Türü: Dram-Macera Tarihi Ülke: ABD 

Terrence Malick günümüz sinemasının en gizemli kişiliklerinden biri. 1973’te ilk filmini (Badlands) çeken yönetmenin topu topu 4 filmi var. Malick külliyatına vakıf olmak diğer usta yönetmenlerle karşılaştırıldığında çok kolay. Ama filmlerinden bir anlam çıkarmak da bir o kadar zor çünkü Malick’in anlamla fazla işi yok. Heidegger ve Wittgenstein gibi filozoflardan etkilenen, kendisi de Harvard’da felsefe okumuş olan Malick özel hayatında da Heidegger gibi davranıyor, münzevi bir hayat sürüyor. Yönetmenin fotoğrafları bile sayılı. Heidegger’den etkilenen sol düşünürler de olmasına karşın filozofun Nazizmin sıkı bir destekçisi yani düpedüz bir faşist olduğunu da bilmekte yarar var. Açıkçası Heidegger’in felsefesinde faşizmin içkin olup olmadığını tartışmak haddim değil, ne de Malick’in filmlerinde faşizm kokusu aldığımı iddia edecek değilim. Ama Malick’in filmlerinin bana hitap etmemesinde ayrı fikir dünyalarının insanları oluşumuzun payı var. Oysa “İnce Kırmızı Hat” filmini (Malick’in 1998 tarihli bir önceki filmi ilk seyrettiğimde çok etkilenmiştim. Filmi Berlin Festivali’nde çok güzel bir projeksiyonla izlediğimde görüntülerin şiirselliğinden, savaşla doğanın güzelliğinin karşı karşıya konuluşundan ve karakterlerin insancıllığından büyülenmiştim. İkinci izleyişim kötü bir (eski Lale Sineması’nda) projeksiyonla olmuştu ve şiirsellik gidince geriye pek bir şey kalmamıştı. 

Şiirsel bir ifade 

Malick’in sineması klasik anlatı (narrative) sinemasının kalıplarının dışında duruyor. Karakterlerinin eylemlerinin psikolojik nedenleri de Malick’in ilgi alanına çok girmiyor. Badlands ömeğinde bu barizdir, filmin iki kahramanının işledikleri cinayetlerin bir nedensel açıklaması yoktur, film bu eylemleri yargılamaz da. Filmin bu duruşunun Heidegger felsefesi üzerine yazılar var ama bu felsefeyi manalı bulmuyorsanız yapacak bir şey yok, filmi beğenemiyorsunuz. Ne kadar sınırlı olursa, ne kadar eksik olursa olsun dünyayı anlamlandırmaya, açıklamaya çalışmakta bir mana var. Ahlaki bir duruşta mana var. Badlands’de bunlar yok. 

“Yeni Dünya” için de benzer şeyler söylenebilir. Klasik anlamda girişi, gelişmesi ve sonucu olan bir film değil. İngiliz kolonyalistlerin Virginia’da sonradan Jamestown şehrinin kurulacağı topraklara ayak basmalarıyla açılıyor film. Burada kalelerini kuran kolonyalistlerden John Smith (Colin Farrel) yerlilere esir düşüyor. Yerli kabilesinin kralının kızıyla (Q’Orianka Kilcher) bir aşk yaşıyor ve kızın isteği üzerine hayatı bağışlanıyor. Smith, yerlilerin özel mülkiyet tanımamalarından ve barışçı doğalarından da etkileniyorsa da ve de isyankar bir doğası olsa da asıl görevini ihmal etmiyor ve serbest bırakılınca yerlileri acımasızca katletmesini biliyor. İngilizlere yardım ettiği için kabilesinden kovulan genç kız İngilizlerle yaşamaya başlıyor. Burada ikinci aşkı ve müstakbel kocasıyla (Christian Bale) tanışıyor. Öldüğünü sandığı Smith çıkageldiğinde artık köprünün altından çok sular akmıştır ve Rebecca adı verilmiş olan genç kız İngiliz sosyetesine girmiştir. Bu kaba özet Amerikan mitolojisinde önemli yeri olan bir miti anlatıyor. Kızın adı mitte Pocahantos olmasına rağmen filmde bu ad hiç kullanılmıyor. Filmin ilk bölümünde Smith’le Pocahantos arasındaki aşkın bir miktar eti butu olmasına rağmen efsanevi bir yanı yok. Dış seslerle kahramanlar hayat üzerine, kendileri üzerine bolca derinliği olmayan sorular soruyorlar ve bolca güzel manzaraya boğuluyoruz. Ama ne kolonyalizmin doğası, ne Kızılderililerin yaşadıkları büyük trajedi, hiçbir şey üzerine manalı bir söz etmiyor film. Nasılla, nedenle çok ilgilenmiyor yönetmen. Şiirsel bir yapı kuruyor ve bu yapı içinde insanlara bakıyor. Bu şiirsel atmosfer bir sıcaklık yanılsaması yaratsa da nihayetinde soğuk bir film “Yeni Dünya”. Sadece kendi kurduğu imgelere hayranlıkla bakmamızı istiyor, başka da bir şey söylemiyor. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com