TARİH: 9 Ağustos 2014
GAZETE/DERGİ: Birgün
LUCY
Efendim neymiş? Beynimizin yüzde 10’unu kullanabiliyormuşuz. Yüzde 20-30’unu kullansak maddeyi harekete geçirebiliyor, başkalarını kontrol edebilir hale gelebiliyor muşuz. Neyle? Beyin gücüyle! Yani düşünceyle! Bu safsatayı bilimselmiş gibi gösteren bir film Lucy. Beynimizin yüzde yüzünü kullandığımızda ise ne oluyormuş biliyor musunuz? Affedersiniz, tanrı oluyormuşuz (tövbe, tövbe). Maddeden sıyrılıp safi idea haline geliyor, teknoloji ilerlediği için de 10 emri tabletlere kazımak yerine bir flash bellek olarak insanın hizmetine sunuyormuşuz.
SÜPER KAHRAMAN LUCY
Lucy özünde bunları söylüyor ama tabii bir macera filmi kalıpları içinde. Filme adını veren Lucy (ki bu aynı zamanda ilk insansının fosiline verilen ad) sevgilisinin üçkağıdına gelerek kurye konumuna düşen bir genç kadın. Kore mafyası, Lucy’nin (Scarlett Johansson) karın boşluğuna yeni üretilen bir ilacı yerleştirir. Ama aldığı bir darbe sonucunda Lucy’nin karnındaki torba patlar ve ilaç genç kadının kanına karışır. İlacın etkisiyle Lucy’nin beyin fonksiyonları inanılmaz bir hızla gelişir. Lucy tele-kinetik güçleri olan bir süper kahramana dönüşür. Yabancı mihraklar Lucy’den Tayyip Erdoğan’ı öldürmesini istese de, o buna yanaşmaz (Şaka, şaka! Naber jöleli? Var mı yeni fantazi?)
İşte böyle bir film Lucy. Luc Besson’dan beklenebilecek düzeysizlikte bir macera filmi. Yine malı götürecek.