TARİH: 23 Aralık 2005
GAZETE/DERGİ: Birgün
Köpekler ve insanlar
“Şaşkın Köpekler’ filminde evsiz, çöp toplayıcı Afgan çocukları anlatılıyor. Film, II. Dünya Savaşı sonrası İtalyan yeni gerçekçiliğinin etkisinde, hatta bu akımın klasik filmi Vittorio De Sica’nın “Bisiklet Hirsizları’na doğrudan göndermeler içeriyor.
Orijinal Adı: Sag- haye Velgard Yönetmen: Marzieh Meshkini Oyuncular: Gol Ghotai, Zahed, Agheleh Rezaie Türü: Dram Ülke Fransa
İranlı yönetmenlerden bize rahat yok galiba. Yaşadıkları coğrafyanın insanlarıyla bizi illa ki tanıştıracak, onların acılarına ortak edecekler. Hoş bu ortaklık filmin süresiyle sınırlı kalacak, film bitince evli evine köylü köyüne dağılacağız. Ne yapabiliriz ki? Ama midemize bir yumruk gibi oturacak seyrettiklerimiz. Evi olmayan Afgan çocukların başlarını sokacak bir sıçan deliği bulup bulamadıkları sorusuyla birlikte fazla yaşayamayacağımıza göre unutup gideceğiz nihayetinde. Ta ki bir başka yönetmen karşımıza ‘Kaplumbağalar da Uçar’daki gibi mayın toplayan Iraklı çocukları ya da bugün vizyona giren “Şaşkın Köpekler’deki gibi evsiz çöp toplayıcı Afgan çocuklarını çıkarana dek.
“Şaşkın Köpekler’in yönetmeni Marziye Meşkini, Mohsen Makmalbaf’ın eşi, Hana ve Samira’nın ise annesi, yani ailede herkes film yönetmeni. Meşkini ilk filmi “Kadın Olduğum Gün’de gerçeküstücü bir tarz denemiş. ‘Şaşkın Köpekler’ ise II. Dünya Savaşı sonrası İtalyan yeni gerçekçiliğinin etkisinde, hatta bu akımın klasik filmi Vittorio De Sica’nın ‘Bisiklet Hırsızları’na doğrudan göndermeler de içeriyor. Filmin kahramanları Gol Gotay ve Zahed kardeşleri diğer çocuklarla birlikte çöplükten yakacak tahta ve kağıt toplarken tanıyoruz. Bütün sermayeleri, aynı zamanda so ğuktan korunmakta da kullandıkları çuvalla ri. İki kardeş açılış sahnesinde bir fino köpeğini, fino olduğu için ‘yabancı’ sayılan bir köpeği diğer çocukların ellerinden kurtarıyorlar. Meşkini’nin bazen seyirciye eziyet etmeyi seven bir tavrı var. Köpeğin tehdit altında olduğu sahnede örneğin, köpeğin gerçekten korktuğunu görüyor ve sahnenin bir an önce bitmesini diliyorsunuz. Ama öyle olmuyor, çocuklar meşalelerini köpeğe salladıkça sallıyor, köpek ürktükçe ürküyor ve bizim de içimiz daraldıkça daralıyor. Benzer bir duyguyu daha sonra köpek dövüşü sahnesinde de yaşayacağız ve gerek şiddete tanık olacağız. Meşkini sanki seyirciyle sanat yapıtı arasındaki gizli bir anlaşmayı ihlal ediyor, kurmaca bir şey seyretmeye hazırlanmışken çıplak gerçekle abandone ediyor adam. Burada seyirciye yapılan bir haksızlık olduğunu düşünüyorum ama tam adını koyamıyorum. Filmle arama mesafe koyma şansım elimden alıyor, en az o sefalet içindeki çocuklar kadar o ortamdan kaçmak istiyorum. Bu da suçluluk duygusu yaratıyor öte yandan. Seyrettiğim “şey” ne belgesel ne de kurmaca. Film bu nedenle acıtırken düşündürtmüyor, acıtırken acıdan kaçma isteği uyandırıyor sadece. Ya da bana öyle geliyor, kaçma isteğimi rasyonelleştiriyorum.
Gerçek sokak çocukları
Filmin oyuncuları gerçek adlarıyla oynayan gerçek sokak çocuklarıymış. Filme dönecek olursak, iki kardeş sabahları dışarıda çöp topluyor, akşamları annelerinin yanına dönüyor uyumaya. Ama anneleri bir mahkûm, sıcak yuvalarında karşılayamıyor çocuklarını. Annenin mahkûmiyet nedeni ise 5 yıldır ortalarda görülmeyen kocasını öldü varsayıp yeniden evlenmesi. Oysa kocası Taliban’a katılıp savaşmaktaymış ve o da tutuklanıp hapse atılınca karısını şikâyet etme fırsatını kaçırmamış. Taliban içerde ama fikirleri (hâlâ?) iktidarda olduğu için kadının konumu Amerikan işgaliyle değişmemiş. Oysa işgalden önce burkalı kadınların acısıyla ne çok ilgiliydik, gün geçmezdi gazetelerimizde burkalı bir kadının fotoğrafı çıkmasın. Olumluya giden bir şey yok, hatta şimdi bir de o kadınlar kocasız kalmış durumdalar ama biz Afganistan’a ilgimizi kestik, daha doğrusu Batı medyası bizi burkalı kadın fotoğraflarıyla beslemeyi kesti.
Filmin kahramanı çocuklar, hapishane müdürünün kararıyla dışarıya atılınca, başlarını sokacak bir çatıdan da yoksun kalıyorlar. Babalarını annelerini affetmeye ikna edemiyorlar. Tek çare hırsızlık yapıp kendilerini içeri attırmayı denemek oluyor. Bu noktada da “Bisiklet Hırsızları’ filminden ilham alıyorlar. Ama işler planlandığı gibi gitmiyor.
“Şaşkın Köpekler” Amerikan işgalinden sonra bize unutturulan Afganistan gerçeğini önümüze koymakla iyi bir şey yapıyor. İşgalin sadece olumsuzlukları artırdığını görüyoruz. Açlıktan ve soğuktan ölen insanlarla Batı medyası zamanında da ilgili değildi, sadece burkayı ve eski eserlerin tahribatını öne çıkarıyorlardı. Şimdi bu konuları da unutmuş durumda. “Şaşkın Köpekler”i seyretmekte yarar var ama çekincelerimi belirttim. Senenin en ‘kendini kötü hisset’ filmlerinden biriyle karşılaşacaksınız.