TARİH:  28 Kasım 2015
GAZETE/DERGİ: Birgün

“Sakin Batı”yı çok beğenen de var, hiç beğenmeyen de. Bir yandan ‘saçmalıyor muyum acaba?’ diye düşünsem de ben çok beğenenlerdenim. Saçmalıyorsam da, yalnız değilim ve söz konusu olan alt tarafı bir film. Hem de uzun metraj kategorisinde anılmayı, 84 dakikalık süresiyle kıl payı kazanan bir film.

“Sakin Batı” ne bildiğimiz anlamda bir western ne de bildiğimiz anlamda bir spagetti western. Nevi şahsına münhasır bir western; yavaş, absürd, komik ve çok kanlı bir western. Avrupa ve Asya’da 1800’lerin sonlarında kadim devletler bütün afra tafralarıyla hüküm sürerken, Kuzey Amerika’nın Batı’sında vahşi bir süreç yaşanıyordu. Kim kime dum duma bu ortamda, ölmek ve öldürmek hayatın sıradan gerçekleri arasındaydı. En azından filmlerden anladığımız, durumun böyle olduğu. “Sakin Batı”da da çok kan dökülüyor. Kimi zaman çocuklarını besleyemeyen yoksul göçmenler dükkân fareliği yaparken enseleniyor ve birden kanlı bir hesaplaşma başlıyor, kimi zaman asker ya da asker kılığındaki caniler Amerikan Yerlilerini avlıyor, kimi zaman da ödül avcıları para kazanmak için adam öldürüyorlar. En traji-komiği ise “benim niye ‘aranıyor’ başlıklı posterlerim duvarlara asılı değil!?” diye kederlenip daha fazla adam öldüren psikopatların varlığı.

İşte bu ortama, İskoçya’dan saf, temiz ve âşık bir delikanlı düşer. Jay (Kodi Smit-McPhee) adlı bu delikanlı âşık olduğu kız Rose’u (Caren Pistorius) aramaktadır. Jay zengin, Rose ise yoksul ailelerin çocuklarıdır. Trajik bir olay, Rose ve babasının Amerika’ya göç etmesine neden olmuştur. Jay bütün naifliğiyle Rose’u bulacağını umarken yolu “eski” bir ödül avcısıyla kesişir. Silas (Michael Fassbender) adlı bu ödül avcısı, para karşılığında Jay’in hamiliğini üstlenir ve ikili Rose’a ulaşmak hedefiyle yola çıkar. Jay’in bilmediği ise Rose ve babasının başına ödül konulduğudur.

Sakin Batı’nın olay örgüsü klasik bir “kahramanın yolculuğu” yapısına benzese de filmde büyümesi gereken kahraman olan Jay’in büyüdüğü söylenemez. Jay bir kez rüyasında tuhaf bir sahne görür. Silas ve Rose evlidirler ve Jay onların bebeğidir. Âşık olduğu kadını rüyasında annesi olarak gören bir kahramanın büyüme sorunları olması sürpriz değil. Rüyanın gösterdiği tablonun nasıl trajik bir şekilde sonuçlanabileceğini Sofokles bize anlatmıştı. Ama hayır, Jay babasını öldürüp annesiyle evlenenlerden değil.

Filmin sonunu açık etmeden söylenebilecek tek şey, nihayetinde filmin öyküsünün bugünün Amerikasına nasıl gelindiğini, kimlerin kazanıp kimlerin kaybettiğini sembolize ettiği olabilir.
Hiç de iyimser olmasa da, tuhaf bir şekilde sıcak, sinikliğine rağmen insancıl, son derece kanlı olmasına rağmen komik bir film “Sakin Batı”. Filmin yönetmeni John MacLean’in The Beta Band’in üyelerinden olması, belki bazı müzikseverleri de ekstra heyecanlandıracaktır. Fassbender ve Smit-MacPhee çok iyiler. Kurgu ve sinematografi de çok iyi. Spielberg’in, Coen kardeşler destekli “Casuslar Köprüsü” adlı propaganda çalışmasını boş verin. Sakin Batı çok daha iyi bir film.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com