TARİH: 28 Nisan 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün
MARİGOLD OTELİ’NDE HAYATIMIN TATİLİ
Marigold Otel, falan gibi filmlere ne demeli? Irkçı desek, değil, fazla sert olur. Ama cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla örülüydü, hatırladığım kadarıyla. Hoşgörülülüğün, korumacılığın bütün kendini beğenmişliğini, bütün tepeden bakan tavrını hiç farkında olmadan temsil ediyor desek, olur sanki.
Eskiden yani 20-30 yıl önce İngiltere’nin orta sınıf emeklileri geri kalan hayatlarını İspanya, Portekiz ya da İtalya’da geçirebilirlermiş. Buraları pahalılaşınca Fethiye falan gibi seçenekler gelişmiş. Artık oralara da para yetiştiremeyen İngiliz emekliler artık eski sömürgeleri Hindistan’a göçer olmuşlar. Tabii Hindistan’ın ya da Türkiye’nin emeklileri ne olacak, onlar hangi ılıman iklimli memlekette hayatlarının son yıllarını geçirecekler sorusu da önemli bir soru. Orta sınıf Fethiyelilerin, Vanlıların, Kütahyalıların, Delhililerin, İslamabadlıların İngiliz emeklileriyle rekabet edecek paraları olacak mı, memleketlerinin en güzel yerlerinde tatil yapabilmek için? Onların zaten yurtdışı hayalleri hiç olmamıştı ama kendi evlerinde iyi bir köşe bulabilecekler mi? Neyse geçelim bunları şimdilik, zenofobi suçlamalarına maruz kalmadan.
“Marigold Oteli’nde Hayatımın Tatili” yedi yaşlı, emekli İngilizin internetten buldukları Marigold Oteli’nin cazibesine kapılarak Hindistan’a gidişlerinin ve o otelde geçirdikleri dönemin hikayesini anlatıyor. Bu yedi İngilizin içlerinde düpedüz ırkçı birisi bile var. Ama bu yaşlı İngiliz hanımın ırkçılığı başından biri çocuksu bir sevimlilik, ya da huysuzluk olarak veriliyor. Sevimli ırkçı! Uzlaşmaz kavramlar ama film uzlaştırıyor. Ne de olsa filmin ve dolayısıyla seyircinin bakış açısı İngilizlerden yana. Ev sahipleriyle konukları arasında bir düşmanlık da yok zaten ama şöyle bir şey var: Sadece yaşça değil, zekaca, akılca ve bilgelikçe de büyük olan İngilizler, çocuksu, ne yapacağını bilemeyen , cahil, bilgisiz ama iyi niyetli Hintlileri kanatları altına alıyorlar. Birisi onlara muhasebe, bir diğeri telefonda müşteriyle konuşma sanatı vs. öğretiyor. Bir başkası da otelin genç sahibine kadınlara nasıl davranması gerektiğini anlatıyor. Bilgisayarda göründüğü gibi görünmeyen, aslında fena halde dökülen Marigold Oteli İngiliz ziyaretçilerinin desteğiyle ayağa kalkıyor ve korunuyor. Filmin, benim ilk paragrafta sorduğum sorularla ilgilenecek hali yok tabii ki. Filmin tek eşcinsel karakteri de Hintli sevgilisini bulduktan sonra tam zamanında ölerek herhangi bir komplikasyon çıkmasını önlüyor. Çünkü Hintli sevgili evlenmiş ve kendisine bir yuva kurmuştur. Yaşlı İngiliz gay normalde yaşlı Avrupalıların üçüncü dünyada yaptıkları gibi kendisine genç bir Hintli bulsa, hoş olmazdı tabii ki. Akla maazallah seks turizmi filan gelirdi.
Şimdi bu “Marigold Oteli” falan gibi filmlere ne demeli? Irkçı desek, değil, fazla sert olur. Ama cehennemin yolları da iyi niyet taşlarıyla örülüydü, hatırladığım kadarıyla. Hoşgörülülüğün, korumacılığın bütün kendini beğenmişliğini, bütün tepeden bakan tavrını hiç farkında olmadan temsil ediyor desek, olur sanki. Aleni bir ırkçılıkla mücadele etmek kolay ama bu sevimli, insancıl, hoşgörülü liberallikle mücadele etmek daha zor.
John Madden’ın filmi yaşlı Batılı izleyicilere hitap edecektir. Çiğnenmesi çok kolay bir lokma çünkü. Bütün kemikleri, kılçıkları alınmış, hatta neredeyse daha önceden sindirilmiş…