Tarih: Mayıs 1997

Gazete/Dergi: Roll

Odelay

BECK

(BMG Türkiye)

Komik bir adam, bu Beck. Komikliği hem kendi seçiminden –mizahi bir yanı olduğunu söylüyor şarkılarının hem de küçük bir çocuk gibi kırıp dökerek bir şeyler yapmaya çalışırken mucizeler yaratmasından geliyor. Şaşkınlıkla bakakalıyorsunuz, nasıl yapmış bunu diye. Eline ne geçirirse bir iş yaratıyor, bir oyun malzemesi haline getiriyor. Eşek anırması da olabilir, Schubert de. Hip-hop da olabilir, funk da. Nasıl oluyorsa oluyor, bütün bu çerçöpten sevimli kulübeler, ender de olsa kasvetli binalar inşa ediyor. Güzel oluyor, o da bunu biliyor. 

Beck’in şarkıları, tren yolculukları gibi. Bir yerden biniyorsunuz, varoşlardan, kentlerden, köylerden geçiyorsunuz, ama muhakkak başladığınız noktadan uzakta, farklı bir yerde iniyorsunuz. Arada sırada tünellerden geçerken ortalık kararıyor ama bir gece yolculuğu değil bu. Daha çok bilinmedik bir yerlere gitmenin heyecanının, hafifliğinin yaşandığı, hevesle dışarıyı seyrettiğiniz gündüz yolculuklarından. 

Beck’in dedesi Fluxus ekibindenmiş, babası bluegrass kemancısı, annesi de Andy Warhol’un Factory grubuna takılanlardan. Her dalında farklı bir tür meyvenin bittiği yeterince uyumsuz bir soyağacı. Ağaç benzetmesini sürdürürsek Beck, başlıbaşına acaip bir ağaç. Ondan tek tip bir ürün almaya kalkarsa kuruyacağına ikna olan Geffen (“Odelay” ve ”Mellow Gold”u çıkaran şirket), Beck’e indie şirketlerden de albüm çıkarma hakkını tanımış. Pek örneğine rastlanan bir durum değil. Beck de “Mellow Gold”la “Odelay” arasına, indie’lerden çıkan iki albüm daha sıkıştırmış: “Stereopathetic Soulmanure” ve “One Foot in the Grave”. “Odelay”in prodüksiyonunu Beastie Boys’un “Paul’s Boutique”ine de imza atan Dust Brothers ekibi yapmış. “Paul’s Boutique” de sürprizlerle dolu bir albümdü ama “Odelay” gibi akılda kalıcı şarkılar yoktu. 

“Odelay” deki çoğu şarkıya mırıldanarak, hatta dans ederek eşlik etmek mümkün. Şarkı sözleri albüm kapağında yazmıyor ama yazsa da fark etmeyecekti. “Zihnimde şeytanın saç traşı var” (“Devil’s Hair Cut” dan) gibi şarkı sözlerini henüz Beck’in memleketlileri de pek anlayabilmiş değil. Odelay keşfetmekle bitmeyen bir albüm. Arka planda o kadar çok şey olup bitiyor ki, her dinleyişte daha önce fark etmediğiniz bir şeylere muhakkak rastlıyorsunuz. Beck ”Where It’s At”de iki pikap ve bir mikrofonla müzik yapmanın coşkusundan söz ediyor gerçi ama albümde bunlardan çok daha fazlası var. ‘Derelict’ gibi Tricky’yi bile kıskandıracak bir trip-hop’dan, ünlü cazcı Charlie Haden’ın bas çaldığı ‘Ramshackle’ gibi balad’lara kadar. Spin ve Rolling Stone’un Beck’i yılın sanatçısı seçtiğine ve bazılarının Kurt Cobain’den sonra Amerikan gençliğinin sesi diye nitelendirmesine bakıp bir rock yıldızıyla karşı karşıya olduğunuzu düşünmeyin. Beck müziğinde iddialı ama bir rock yıldızı olma havasından da çok uzakta. Beck’in son Grammy’lerde iki ödül kaptığını da hatırlatalım. Herhalde ödülün hatırına geç de olsa, albüm Türkiye’de yayınlanabildi. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com