TARİH:  23 Haziran 2007

GAZETE/DERGİ: Birgün

13 Silahşörler 

Modern zaman prens – korsan – silahşörleriyle özdeşleşebilmek, onların arkadaşlık uğruna kötülerle mücadelesini destekleyebilmek için filmi ciddiye almamak gerekiyor. 

Orijinal Adı: Ocean’s Thirteen Yönetmen: Steven Soderbergh Oyuncular: George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Al Pacino, Andy Garcia Türü: Komedi, Suç, Macera Ülke: ABD 

Müthiş çekicilikte adamları, ultra-cool rollerde ve Armani giysiler içinde izlemenin cazibesi üzerine kurulu “Ocean’s” filmleri meraklılarını tatmin ediyor ve yönetmen Soderbergh ve Brad Pitt’e daha az ticari işler yapma olanağı veriyor. Yani bir anlamda Robin Hoodluk yapıyorlar ama soyulan demek uygun olmasa da parası alınan sıradan seyirci oluyor. Ama bunun özürü de filmin içinde bulunuyor: Filmin kahramanları ki kendileri de çok zenginler, daha da zenginleri soyuyorlar. Kazandıkları para ise kendilerine kar kalıyor. 

Bu kez “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” şiarı uyarınca hareket ediyor Danny Ocean (George Clooney) ve çetesi. 

Yaşlı arkadaşlar Reuben (Elliot Gould) iş ortağı Willy Bank (Al Pacino) tarafından dolandırılıyor ve Las Vegas’taki kumarhane/oteldeki payına el konuluyor. Reuben kalp krizi geçirip, depresyona girince onu hayata döndürmek misyonuna soyunuyor Ocean’ın ekibi. Bunun yolu da Bank’ten (Bank’in adının banka anlamına gelmesini isterseniz bir kapitalizm eleştirisi olarak da düşünebilirsiniz) intikam almaktan geçiyor. Ama Bank’in gazinosunun güvenlik sistemini kırmak imkânsız gibi görünüyor. Fakat film bize bu imkânsızlık duygusunu hiç vermiyor. 

Filmin ciddiye alınmama isteği 

Gayet iyi biliyor ve hissediyoruz ki, işler tıkır tıkır yürüyecek ve Bank madara edilecek. Hem de bunlar olurken kahramanlarımız terlemeyecekler, dövüşmeyecekler, hayati riske girmeyecekler çünkü onlar çok zeki ve zenginler. Kim bu çetenin bir üyesi olmak istemez ki… 

Filmi seyrederken mantığınızı askıya almanızda yarar var çünkü Manş Denizi’ndeki tüneli açan devasa kazı makinelerinin ikisinin de kimsenin dikkatini çekmeden Las Vegas’a getirilip bir deprem etkisi yaratmada kullanılması gibi fantastik numaraları sorgulamamanız gerekiyor. Bu bir masa sonuçta. Bu modern zaman prens/korsan/silahşörleriyle özdeşleşebilmek, onların arkadaşlık uğruna kötülerle mücadelesini destekleyebilmek için filmi ciddiye almamak gerekiyor. Zaten filmin bu ciddiye alınmama isteği en başarılı yanı. 

Eğlenebiliyorsanız gidin eğlenin 

Film bütün uçuculuğu içinde toplumsal eleştiri yapmaktan da geri kalmıyor. Meksikalı işçilerin ağır çalışma şartları ve kuzeydeki komşularıyla kıyaslanamayacak arak yoksullukları da gündeme geliyor. Ama burada da işçilerin küçük bir kışkırtmayla ki bu Meksikalı kılığındaki bir Amerikalının marifeti, greve gidişleri ve şartlarını iyileştirmeleri rahatsız edici. Birileri koyun yerine konuluyor açıkçası, liberal duygularla da olsa. 

Filmin tek kadın kahramanının cinsellik üzerinden çok kolay manipüle edilebilir bir karakter oluşu da dikkat çekici. Tıpkı tek Fransızının çok kolay kandırılabilmesi gibi. Ama siyaseten doğruculuk yapmak da insanı yoruyor. Boş verin bunları, eğlenebiliyorsanız gidin eğlenin. Ben de keşke eğlenebilseydim. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com