TARİH:  12 Aralık 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün


Ya sosyalizm ya barbarlık!

Dünyada, Batı’yla demokrasiyi özdeşleştiren kültürlü cahil, sığ liberal entelektüel o kadar çok var ki…
Michael Moore çok zeki, çok yetenekli, yoksulların, ezilenlerin, sömürülenlerin acılarını ruhunda hissedebilen ve kendisi de işçi sınıfından gelen bir yönetmen. İyi ki var ve bugün dünyanın en çok seyredilen belgeselcisi olması mucize gibi bir şey. Moore bana öyle geliyor ki, entelektüel donanımından çok yukarda saydığım özellikleri ve gözlem yeteneğiyle kapitalizmin özünü anlamaya çalışıyor. Bu öze oldukça yaklaşıyor ama teorik bilgisinin zayıflığından yine de yüzeyde kalıyor.

BİR BARBARLIK REJİMİ
Kapitalizm ve demokrasinin birbirinin alternatifi sistemler olduğunu, geçmişte ‘altın bir çağ’ yaşandığını ve bir zamanlar şahane başkanların ABD’yi yönettiğini sanıyor. Demokrat Parti’ye ve Obama’ya her şeye rağmen hâlâ inanıyor. Bir ihtimal de şu: Moore filme yansıttığından daha akıllı ve mesela kapitalizme alternatif olarak demokrasiyi değil sosyalizmi (demokratik bir sosyalizmi ya da) koyması gerektiğini biliyor ama o kadar ileri gitmemeyi çeşitli nedenlerden dolayı tercih ediyor.
Filmlerini yapacak ve dağıtacak sermayeyi bulmakta güçlük çekmemek için ya da kuşaklar boyunca komünizm umacısıyla korkutulmuş kitleleri ürkütmemek için belki de tercihini böyle yapıyor. Filmini ‘enternasyonal’ marşıyla bitirdiğine göre bu da bir olasılık. Fakat bu spekülasyonları bir yana bırakalım. 
Sonuçta Moore bize kapitalizmin ‘barbarlık’ demek olduğunu çeşitli örneklerle anlatıyor: ABD’de nüfusun yüzde birinin nüfusun yüzde 95’in toplam servetinden daha fazla servete sahip olduğunu, demokrasi diye bir şey olmadığını, meclislerin büyük finans kurumlarının (Goldman Sachs gibi) lobisi gibi çalıştığını, pilot maaşlarının sermayenin sistematik saldırıları sonucunda inanılmaz derecede gerilediğini, dakka başı 5-10 eve haciz geldiğini, finans piyasalarının kimsenin ne anladığı ne de anlatabildiği türev ürünlerle müthiş soygunlar yaptığını ve daha başka birçok şeyi bize gösteriyor. Bütün kafa karışıklığına rağmen seyredilmesi gereken, kalbi doğru yerde duran bir film “Kapitalizm: Bir Aşk Hikâyesi”. Fakat yönetmenin önceki filmi ‘Sicko’yla kıyaslandığında, daha dağınık bir iş bu.
Tabii bulup da bunamamak lazım. Batı’yla demokrasiyi özdeşleştiren o kadar çok kültürlü cahil, sığ liberal entelektüel varken, Moore’un  “ABD demokrasiyle yönetilmiyor!” diye bas bas bağırması başlı başına müthiş önemli bir olay. Moore, kapitalizm varsa demokrasi yoktur diyor ve bu da sorunu ABD’yle sınırlı olmaktan çıkarıyor. Bunlar basit ama çok önemli sözler. Keşke bu filmi herkes seyretse.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com