TARİH: 16 Şubat 2008
GAZETE/DERGİ: Birgün
Kan dökülecek, Oscar alınacak!
Orijinal adı: There Will Be Blood Yönetmen: Paul Thomas Anderson Oyuncular: Daniel Day-Lewis, Paul Dano, Dillon Freasier Ülke: ABD
KAN dökülmüş, döküldü, dökülüyor ve dökülecek, dünyanın kaynakları insanlığın toplu çıkarı için değil, bireysel zenginliği için kullanıldığı, sömürüldüğü müddetçe. Kan Dökülecek’in petrolcü kahramanı Daniel Palinview (Daniel Day Lewis) kendi zengin olma istemini, insanlardan nefretine bağlıyor: O kadar zengin olacak ki hiçbirinin yüzünü bile görmesi gerekmeyecek. Peki, Plainview neden insanlardan nefret ediyor? Film bunun cevabını vermiyor. O bir canavar ve bir canavar olduğu için petrol işinde, petrol işinde olduğu için ya da yaşadığı dönemin, ailesiyle ilişkilerinin, sosyal ya da ekonomik koşulların etkisiyle canavarlaşmamış. Bunun sağlıklı bir bakış açısı olduğunu düşünmüyorum. Ama başa dönelim. Vahşi Batı’nın artık bittiği, petrolün keşfedildiği 1900’lerin başlarında tek başına gümüş çıkaran bir adam olarak görüyoruz Daniel Plainview’u. Yaptığı iş doğayla çok zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Sonra Daniel petrol buluyor ve zenginleşiyor. Ama asıl dönüm noktası bir delikanlının gelip ona babasının arazisinden petrol fışkırdığı bilgisini satmasıyla yaşanıyor. Daniel evlat edindiği oğlanla bölgeyi satın alıyor ve imparatorluğunu kuruyor. Bir ara kardeşi olduğunu iddia eden birisi çıkageliyor ve Daniel’i istisnai insani halleri sırasında görme fırsatı buluyoruz. Ama ne evlat edindiği çocukla, ne sözde kardeşiyle ne de başka bir kimseyle Daniel uzun süreli insani bir ilişki kurabiliyor. Daniel’ın canavarlığını film gerçekten açıklayamıyor, bu çabaya da girmiyor. Daniel vahşice iki kişiyi öldürüyor onları öldürmesini gerektirecek bir durum olmamasına rağmen, Daniel’ın insan sevmezliği, seks sevmezliğine de neden olmuş olmalı çünkü onu ne bir kadınla ne de bir erkekle cinsel bir yakınlaşma içinde görüyoruz hiç. Bu nasıl bir yaratık? Çarpık, hastalıklı, şöyle ya da böyle bir cinsel yaşamı olmak zorunda değil mi? Mastürbasyon da mı yapmıyor? Bu adamın korumaları filan da yok, neredeyse hep tek başına. Daniel’ın sosyal ilişkileri, politik bağları hiçbir şeyi yok. Yönetmen Anderson, Daniel’ı o kadar soyutlamış ki ona bir anlam yüklemek neredeyse imkânsız hale gelmiş. Ki yönetmen de söyleşilerinde filme politik anlamlar yüklemekten kaçındığını söylüyor. Ama yine de bu anlamı yüklemek kaçınılmaz, çünkü Amerika kanlı bir şekilde Irak’ın petrolünü gasp etmekle meşgul.
Filmin sosyalist yazar Upton Sinclair’in ‘Petrol!’ adlı kitabıyla ilişkisi ise son derece zayıf ki bunu yine yönetmenin kendisi söylüyor. Yani kaynak romana bakılıp, sanılmasın ki filmde sosyalist bir bakış açısı var. Film romandan çok ama çok az yararlanmış. Ama filmin öyle sahneleri var ki muhteşem. Ve bu muhteşemliği Daniel Day Lewis’in müthiş etkileyici fiziği, Radiohead’in gitaristi olarak tanıdığımız Jonny Greenwood’un uzun zamandır bir filmde rastlamadığımız kadar etkileyici, farklı müziği ve nefis görselliğe borçluyuz. Sırf bunlar bile filmin yüksek bir not alması için yeterli. Ama ‘Kan Dökülecek’ abartıldığı kadar derin bir film falan değil. Hatta birçok açıdan yanlış bir film.