TARİH:  24 Şubat 2007

GAZETE/DERGİ: Birgün

Kahraman düşmanım 

Orijinal Adı: Letters from Iwo Jima Yönetmen: Clint Eastwood Oyuncular: Ken Watanabe, Ka zunari Ninomiya, Ryo Kase Türü: Savaş-Dram Ülke: ABD 

Clint Eastwood düşmanın gözünden bir film çekerek takdir edilecek bir iş yapmış. Düşünsenize, mesela Kıbrıs Savaşı’nı Rumların gözünden anlatan bir  Türk filminin çekilmesinin ne kadar mümkün olabileceğini… Zor, çok zor. Üstelik Eastwood, ‘Atalarımızın Bayrakları’nda Amerikan tarafını anlatırken, kendi ülkesini daha çok eleştirmiş, askerlerin nasıl sömürüldüklerini ve işleri bitince bir tarafa atıldıklarını göstermişti. 

Söz konusu filmin, bir anlamda tamamlayıcısı durumundaki ‘Iwo Jima’dan Mektuplar’da ise Japon anakarasına çok kısa süreler dışında ayak basmıyoruz. Hemen her şey Iwo Jima adlı küçük ama stratejik açıdan önemli adada gerçekleşiyor. II. Dünya Savaşı sırasında ABD ve Japonya arasındaki en önemli savaşlardan biri burada geçiyor. 100.000 Amerikan askerine karşın 22.000 kadar Japon askeri bu adada savaşıyor. Amerika’nın hava ve denizden saldırı gücüne karşın Japonlar bunlardan yoksunlar. Sonuçta Japonlardan sadece 1000 kişi kadar bu savaştan sağ çıkıyor, ölen Amerikan askeri sayısı ise 7000 civarında. Amerika’nın yüzyıldır girdiği savaşlarda bu orantısız rakamlarla hep karşılaştık. 

Japonların savaşı kaybedecekleri aslında baştan belli. Adanın komutanı Kuribayashi (Ken Watanabe), Amerika’da bulunmuş, düşmanının endüstriyel gücünün ve kendi ülkesinin zaaflarının farkında biri. Onurlu ve güvenilir bir adam olarak çiziliyor film boyunca. Filmin bir diğer kahramanı da pasifist fırıncı Saigo (Kazunari Ninomiya). Bu ikisinin yazdığı mektuplar yıllar sonra savaş alanında araştırma yapan bir ekip tarafından bulunuyor ve filmin altyapısını oluşturuyor. 

Eastwood, teslim olan Japonları öldüren Amerikalı askerleri bile gösterecek kadar cesur adımlar atıyor. Film savaşın acımasızlığı ve saçmalığını gösterse de, filmden arta kalan duygu daha çok bir Japon kahramanlık destanı izlemişlik oluyor (en azından bende böyle oldu). Bunun temel nedeni de, düşman kavramını ters yüz etmek isteyen, ötekini anlamaya çalışan yönetmenin Japon tarafını fazlasıyla sempatik göstermesi. Asil bir çaba Eastwood’unki ve şapka çıkarıyoruz. Ama Japon faşizmini, militarizmini de keşke daha fazla eleştirebilseydi. Bu görevin asıl sahibi Japonlar tabii ki. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com