TARİH:  25 Kasım 2005

GAZETE/DERGİ: Birgün

İyilik cezasız kalmaz! 

Yönetmen: Mike Leigh Oyuncular: Imelda Staunton, Philip Davis, Adrian Scarborough, Daniel Mays Ülke: İngiltere 

Yönetmenliğini Mike Leigh’in yaptığı ‘Hemşire Vera Drake’ filmi savaş sonrasının yokluklarla cebelleşen İngiltere’sinde bir işçi sınıfı ailesine odaklanıyor 

Hem Cannes’da hem de Venedik’te büyük ödül kazanmak her yönetmene nasip olmaz. Mike Leigh 1996’da ‘Sırlar ve Yalanlar’la Altın Palmiye’yi kazandıktan sonra 2004’te de ‘Hemşire-Vera Drake’le Altın Aslan’ı alarak büyük bir başarıya imza atmış bir yönetmen. Leigh’nin filmlerinin en başarılı ögeleri genellikle oyunculardır ve onlar da festivallerden çoğunlukla ödüllerle dönerler, tpkı ‘Hemşire’nin başrol oyuncusu Imelda Staunton gibi. 

‘Hemşire’ savaş sonrasının yokluklarla cebelleşen İngiltere’sinde bir işçi sınıfı ailesine odaklanıyor. Baba Drake (Phil Davis) kardeşinin tamirhanesinde çalışıyor, anne Vera Drake ise temizliğe gidiyor. Oğul (Daniel Mays) terzilik yapıyor, kız (Alex Kelly) ise bir fabrikada çalışıyor. Vera hanım teyze ayrıca komşuların yardımına koşuyor, annesine bakıyor, kızına koca ayarlıyor ve sırf iyilik olsun diye kürtaj yapıyor. Vera teyzenin kürtaj yöntemi kansız, rahme sabunlu su doldurmaktan ibaret, gerisi zamana kalıyor. Vera’ya kızları bulan çocukluk arkadaşı Lily (Ruth Sheen) ise tam bir üçkağıtçı. Lily kızlardan para aldığını Vera’dan gizlemekle kalmıyor, Vera’ya ve başkalarına fahiş fiyatla karaborsa mal satıyor. Ama Vera öyle böyle saf değil, 40 yıllık arkadaşının özelliklerini sezinlemiyor bile. Vera aptal mı, buna dair bir veri yok ama II. Dünya Savaşı’nın zorluklarını yaşamış bir kadının nasıl bu kadar saf kaldığının açıklaması da yok filmde. Vera’nın uzun yıllar süren kürtajcılık kariyerinin ailesi ya da komşuları tarafından nasıl olup da hiç duyulmadığının ya da onca yıllık kürtaj faaliyetinde hiç klinik vaka yaşanmamasının da açıklaması yok. Sonunda klinik vaka yaşandığında ve hastalarından biri ölümden döndüğünde ise Vera’nın başına gelenlere karşı hiç hazırlıklı olmadığını görüyoruz. Vera devlet görevlileri karşısında son derece ezik ve suçunun bilincinde bir tutum içine giriyor. Konuşmakta güçlük çekiyor ve sürekli ağlıyor. Saf ve yoksul bir kadının devlet karşısındaki korkusunu anlıyor ve empati duyuyoruz ama bu korkunun yasadışı olduğunu bildiği kürtajları yaparken kendisini hiç göstermemesini anlamak güç geliyor. 

Seyirci manipülasyonu

Biraz yere göğe konulamayan oyunculuklardan söz etmenin zamanı şimdi. ‘Hemşire’ filminde Vera Drake başta olmak üzere hemen hemen hiçbir gelişkin karaktere rastlamak mümkün değil. Çok iyi oyuncular tarafından canlandırılmış karikatürlerden ya da tiplerden söz edebiliriz ama karakterlerden söz etmek fazla ağır olur. Karikatürü çok başarılı da canlandırsanız sonuçta karikatürdür, derin bir iz bırakamaz. ‘Hemşire’de olan da bu ne yazık ki ve kanımca çok iyi oyunculuk zaten böyle bir çerçevede mümkün değil. Vera ne yaparsa yapsın yüzünde hep aynı gülümseme, hep aynı iyi niyetli ifade var. Yakalanana kadar gülümsüyor, yakalanınca 10-15 saniyelik bir geçiş dönemi yaşadıktan sonra bu kez ağlamaya başlıyor. Ve aşağı yukarı filmin geri kalanında da bu surat ifadesi değişmiyor. Vera Drake ailesinin diğer üyeleri de tek boyutlu tipler. Baba saf ve iyi niyetli, genç kız ezik ve içedönük, delikanlı ise dışadönük ve bencil. Vera’nın arkadaşı Lily fırsatçı, görümcesi ise maddiyatçı bir fahişe/ev kadını. Evet oyuncular bu tipleri iyi çiziyorlar ama yapabilecekleri çok sınırlı. Bu tipleri görmenin seyirci olarak bana bir şey kattığını düşünmüyorum. Peki, ‘Hemşire’nin düşünsel bir zenginliği, açtığı bir tartışma filan var mı derseniz, o konuda da olumlu bir şey söylemek zor. ‘Hemşire’nin kürtajdan yana olduğu açık, bu konuda bas bas bağırmıyor olması da güzel bir şey. ‘Hemşire’nin, zengin bir genç kız tipi aracılığıyla asıl söylediği şey, yasadışı da olsa parası olanların hijyenik koşullarda kürtaj yaptırabileceği, yasakların ise sadece yoksulları etkilediği… Yasaların, yasa uygulayıcıların yani polislerin, gardiyanların vb. iyi niyetinden bağımsız olarak, yine yoksulları cezalandırıp onları ezdiği. Doğru sözler bunlar elbette, çok fazla da söylenmiyorlar belki ama çok da tartışma ya da yeni ufuklar açıcı düşünceler değiller. Bu tür düşüncelerle henüz tanışmamış gençlere bir şey söyleyebilirler ancak. Zengin kız tipinin filmin akışına dışsal kalışı ve işi bittikten sonra devre dışı bırakılışı filmin zayıf yanlarından… 

Filmin, Vera’nın tutuklanmasını tam da kızı Ethel’le, komşuları Reg’in (Eddie Mar san) nişan kutlamasına denk getirmesini de filmin olumsuzluklar hanesine (seyirci manipülasyonu başlığı altında) yazıyorum. Bu ara da Reg karakterine istisnai bir yer açmak lazım. Eddie Marsan’ın çizdiği bu tip aklımda kalacak. Peki ne oluyor da bunca eleştirmenin, festival jürisinin gönlünü fethediyor ‘Hemşire’, bence asıl üzerine düşünülecek şey bu. Filmin işçi sınıfına duyduğu sempatiye karşın pek de radikal bir tutum içinde olmaması, acıma duygularına hitap etmesi mi bunun nedeni? Bütün bunları söyledikten sonra, ‘Hemşire’yi, sinemalara bu hafta ve her hafta gelen ve üzerine yazılmaya bile değmeyen bir sürü filmden ayrı bir yerde tuttuğumu da belirtmeliyim. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com