TARİH:  14 Nisan 2006

GAZETE/DERGİ: Birgün

Guantanamo cehenneminden 

Hapishanede kıdemli mahpuslar yeni gelenlere “seni de camiden eve giderken mi aldılar?” diye takılırlar. Çünkü yeni gelen herkes başlarda masum olduğunu iddia eder, camiden gelmek de masumluğu simgeler. Zamanla dökülürler, bombaları birer birer patlar yeni gelenlerin, çoğunun sütten çıkma ak kaşık olmadığı zaten baştan bellidir. Ama bir de yanlış zamanda yanlış camiden gelmek var ki, o masumiyetin değil CIA’nin gözünde suçluluğun kanıtı oluyor. 

“Guantanamo Yolu”nun kahramanları hem mecazi anlamda camiden geldiklerini iddia ediyorlar hem de gerçekten camiden geliyorlar ve bu, onların 3 yıla yakın Guantanamo’da tutuklu kalmalarına yol açıyor. Guantanamo nasıl bir cehennemdir, nasıl hukuka ve insan haklarına aykırı uygulamalara, işkencelere sahne olur öğrenmek istiyorsanız “Guantanamo Yolu”nu mutlaka görün. ABD’nin Ortadoğu’ya barış, demokrasi ve insan hakları getirme iddiasının nasıl koca bir yalandan ibaret olduğunun bir başka kanıtını daha görmenin zararı yok, faydası var. Ayrıca filmin en başarılı bölümlerinin Guantanamo’da geçtiğini söylemek lazım. Guantanamo üssünde bir işkence aracı olarak kullanılan heavy metal müziğinin hayranlarına da bir sorum var: Sevdiğiniz müziğin özünde Ari ırka özgü bir üstünlük iddiası olabilir mi? Bana öyle geliyor bazen de… 

Ama filmin bana hem inandırıcı hem de gerekli gelmeyen bir başlangıç bölümü var. Ben açıkçası filmin Pakistan ve Bengal kökenli Britanya vatandaşı genç kahramanlarının iddialarına inanmadım. Onlara bakarsanız arkadaşlarından birinin düğünü için Pakistan’a gidiyorlar. Kolaylıkla Pakistan’a yola çıkan bu gençlerin bir otele verecek paraları yok ve camide kalıyorlar. Pardon ama Pakistan’da ucuz bir yatak bulmak o kadar zor olmasa gerek. Camiler ne zamandır otel işlevi görüyor? Her nedense misafirler arkadaşlarının köyüne gideceklerine, evlenecek olan çocuk Karaçi şehrine geliyor. Bu garip buluşmanın da filmde hiçbir açıklaması yok, sadece “biz köye gidecekken o şehre geldi” diye geçiştiriliyor. Sonra 4 arkadaş “Afganlar hangi dilde konuşuyor, pideleri ne kadar büyük? ” gibi afaki sorularının ancak Afganistan’a giderek yanıtlanabileceğine karar veriyorlar. Bir de akıllarında Afgan halkına yardım etmek var. Nasıl? Neyle? Afgan sınırından geçerlerken Afgan halkına erzak yardımı yapan Pakistanlıları gördüğümüzde film onların da böyle bir yardımda bulunacağını ima eder gibi oluyor ama bizim züğürt Britanyalıların Afgan halkına getirdiği bir şey yok. Zaten otelde kalacak parası olmayan adamlar ne yardımı yapacaktır ki? Sahi ne yardımı? Afganistan’a girdiklerinde dört kafadar nedense başlayacağına inanmadıkları savaşın başladığına tanık olur ama yine nedense geri dönmek hemen akıllarına gelmez. Ta ki geri dönülmez noktaya gelene kadar. 

Bu çocuklan Taliban mı ya da El Kaide üyesi mi yoksa masum mu oldukları aslında benim açımdan hiç önemli değil. Keşke film onların masumiyet iddiaları üzerinde hiç durmasa ve bizi buna inandırmaya kalkmasa. Beceremediği gibi asıl güçlü olabileceği savı ileri sürememiş oluyor. ABD’nin uygulamaları hiç kimseye reva görülemez. Bu insanlar ister El Kaide militanı olsun ister Taliban değişen bir şey olmamalı. Bunlar temel insan haklarına aykırı uygulamalardır ve ne Bin Ladin’e ne de başka birisine reva görülmemelidir. Filmin de asıl tezi “masumlar zulüm görmesin”den çok “suçlu ya da suçsuz insanlar zulüm görmesin” olmalıydı. Kaldı ki Afganistan’ın işgaline karşı çıkmak suç değil, Afganistan’ı işgal etmek suç. Ama tabii zulüm gören bir El Kaide militanına başka ülkelerdeki insan haklarına çok duyarlı olan Batılı seyircinin sempati duymasını beklemek büyük saflık olurdu. 

Son bir noktaya daha değinmek isterim: Bizim garibanları yakalayan ve Amerikalılara teslim edenler bir zamanlar medyamızın çok desteklediği Türk kökenli General Dostum komutasındaki Kuzey İttifakı askerleri. Şimdi aynı basınımızın Dostum’un zulmüne uğrayan bu garibanları bağrına basması çok hoş oluyor doğrusu. İlkesiz ve belkemiksiz medyamıza da bu yakışır doğrusu.  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com