TARİH:  27 Şubat 2010
GAZETE/DERGİ: Birgün

“Recep İvedik III”ü beğenmeyen sinema yazarlarını topa tuttu köşe yazılarından birinde Serdar Turgut. Yazara şu açıdan hayran oldum: Ne popülizmi, ne de elitizmi kendinden başkasına yar etmemeyi başarmıştı. Hem Recep İvedik’ten hem de New Yorker’ın eski eleştirmeni Pauline Kael’den aynı yazıda övgüyle söz etmek kolay iş değildir! Ayrıca bir sıkıyönetim bildirgesi gibi köşe yazısı yazmayı da beceriyordu Turgut:  1,2,3 diye madde madde sıralayarak ve eleştirmen diye birbirinden hiç farkı olmayan bir kitle yaratarak. Aynı bakış açısıyla Turgut’u da diğer köşe yazarlarından ayıran bir şey olmasa gerek.
Ben de siz köşe yazarlarına “bunlar” diye hitap edebilir miyim Serdar bey? Neyse lafı uzatmaya değmez ama son bir sorum var Turgut’a. Pauline Kael mesela “Batı Yakasının Hikâyesi”ni hiç beğenmemiş. Kael’in, adını yanlış andığınız kitabında (doğrusu “I Lost It In The Movies”) o filmle ilgili eleştirisi de varmış. Okudunuz mu? Kael de beynini “kompartalize” edememiş olabilir mi acaba? “Batı Yakasının Hikâyesi” hani çok popüler olmuş bir filmdir ya, ondan merak ettim.
“Eyvah Eyvah”ı yazmaya oturunca ister istemez aklıma geldi Turgut’un yazısı. Acaba bu filmlerle seyirci arasından çekilmeli miyim diye düşündüm? Evet, yine çok eğlenmedim, çok gülmedim. “Eyvah Eyvah”ın babasını arayan Trakyalı müzisyen kahramanı neyse ki sevimli biri. Ayrıca karşısında oynayanlar da karakter denilebilecek özelliklere az çok sahipler. Yani “R.İ. III”ten birkaç gömlek üstün bir iş var karşımızda kanımca. Keyifli bir gününüzdeyseniz, “Eyvah Eyvah” ta pekâlâ eğlenebilirsiniz, herhalde…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com