TARİH: 2 Mayıs 2009
GAZETE/DERGİ: Birgün
‘Kelebek’ başta da söylediğim gibi bir propaganda filmi, yani çekilir bir şey değil. Yine de herkese bu filmi görmelerini öneririm. Bir cemaatin kendisini nasıl gördüğünü ve göstermek istediğini öğrenmek açısından
‘Kelebek’ bir propaganda filminin yöntemleriyle bir cemaatin dünya görüşü ve faaliyetlerini anlatıyor. Bu cemaat Mevlana’nın görüşlerinden etkilenmiş. Bunu filmin başlarında cemaatin, ya da tarikatın liderinin verdiği derslerden anlıyoruz. Cemaat/ tarikat Türkiye kökenli ama yurtdışında da faaliyetler yürütüyor: Filmde cemaat üyeleri Afganistan’da eğitim ve sağlık hizmetleri veriyor. Bu tarikatın ABD’yle yakın çok yakın ilişkisi var: ABD’den neredeyse kutsal topraklardan söz eder gibi söz ediyorlar. Tarikatın önemli hizmetlerinden biri de zaten ABD’ye öğrenci göndermek. Kendilerine adam kazanırken ‘seni ABD’ye gönderebiliriz’ havucunu etkin bir şekilde kullanıyorlar. Cemaat/tarikat terör konusunda eski ABD başkanı Bush’tan çok farklı düşünmüyor. ‘Yangını çıkaranı’ suçlamak söz konusu değil cemaat için. ‘Yangının içine gençleri atan’ El Kaide ve Taliban gibi örgütler tek suçlular. Komplo teorisyenlerinin 11 Eylül’ü ABD’nin tezgahlamış olabileceği yönündeki teorileri ‘aman ağzımızdan yel alsın’ tavrıyla bastırılıyor.
Bu cemaatin Türkiye’de Emniyet teşkilatıyla ya da polisle de özdeşleşmiş olduğunu görüyoruz. Filmin kahramanını, ki bir cemaat mensubudur ve vicdan muhasebelerini polisle paylaşmayı seçer, filmin önemli bir bölümünde polis montuyla otururken görürüz. Polis rozeti montun üzerinde net bir şekilde görülür.
Filmin temel savı ‘sadece yaptıklarımızdan değil yapmamayı seçtiklerimizden de sorumlu olduğumuz’ şeklinde. Cemaat, eşitsizlik ve adaletsizlik konusunda bir şey yapmamayı seçiyor ve bu seçimini sorgulamıyor. Kendisinin, kapitalizm ve emperyalizmle uyumunu sorgulamıyor. Yangını neyin ve kimin çıkardığını da sorgulamıyor. Teröre hepimiz karşıyız tabii ki. Ama Bush başkanlığındaki ABD de karşıydı ve her anlamda dünyada terör estiriyordu. Estirmeye de devam edecek, başka türlü olamaz. Cemaatin bunlarla işi yok. Ne de emniyet teşkilatının ‘dur/vur’ uygulamalarıyla, işçi sınıfına karşı estirdiği terörle (bu yazı 1 Mayıs’ta yazılıyor) alıp veremediği yok. Cemaat kısacası Amerikancı bir ılımlı İslam modelini yaygınlaştırmayı misyon edinmiş. Yolları da açık görünüyor. Bu cemaat gerçekte bir varlığa karşılık geliyor mu? Filmden sonra bunu tartışan film eleştirmenleri nedense seslerini ya alçaltıyor ya da şifreli ifadeler kullanıyorlardı. Anlaşılan bir şekilde terörize olmuşlardı. Oysa ‘Kelebek’in afişinde ‘dünyayı değiştirmek için terörist mi olmak gerekiyor?’ diye soruluyor ve bu soruya ‘hayır’ diye cevap veriliyordu. Teröre karşı çıkanlar neden bu kadar korkulduklarını da sorguluyorlar mı acaba? ‘Kelebek’ başta da söylediğim gibi bir propaganda filmi yani çekilir bir şey değil. Yine de herkese bu filmi görmelerini öneririm. Bir cemaatin kendisini nasıl gördüğünü ve göstermek istediğini öğrenmek açısından…