TARİH: 17 Şubat 2018
GAZETE/DERGİ: Birgün
Bazen bazı filmler o kadar şişiriliyor ki, sanırsınız bir devrim gerçekleştirmişler. Black Panther böyle bir muamaleye layık görülen filmlerden. Black Panther’in, saygı duyulacak erdemleri var, var olmasına da, son tahlilde, sınıf çelişkisinin yerine ırksal çelişkiyi koyan, bunu yaparken bile kavgayı Siyahlarla Beyazlar arasında bir savaş olarak değil, Beyaz bir CIA ajanının da iyilerin safında yer aldığı Siyahlar arası bir kavga olarak gösteren, altyapı ile üstyapı ilişkisini darma duman eden bir çalışma olduğu gerçeğini de görmek lazım. Yine de şunu teslim etmek lazım: Filmin politik bir mesajı var ve o mesaj özünde hümanist. Mesele ezme ezilme ilişkisini tersine çevirmek değil, o ilişkiyi paylaşımcı hale getirmek diyor film. Ve filmin kötü adamının da anlayışla ele alındığını söylemek lazım. Öldürmeyi yüceltmeyen bir süper kahraman filmi özel bir şey.
Bir varmış bir yokmuş, süper kahraman filmi bu ya, Afrika’da herkesin çok yoksul sandığı ama aslında dünyanın en ileri teknolojisine sahip Wakanda adlı bir ülke varmış. Her nasılsa sadece bu ülkede bulunan vibranyum adlı bir maden, bulunmakla kalmamış, ülkenin teknolojisinin herkesi geçmesini de sağlamış. Bor madeni de şunu becerse ya Türkiye için! Bir anda uzay teknolojisine sahip olsak! Roket bilimimiz gelişse… Nerde borda o yürek!? Bor, mantar çıktı a dostlar, üzülerek belirteyim. Bor, bir vibranyum değil maalesef…
İşte bu çok ileri ülkede nasılsa örf, adet ve gelenekler avcı, toplayıcı kabile toplumu düzeyinde seyretmeye devam edermiş. Çevresindeki geri Afrika ülkelerinin bazılarında bile seçimler yapılırken, Wakanda’da en güçlü erkek kral olurmuş. Ne demişler, vibranyumun teknolojisini al ama ahlakını alma! Wakanda bunu yapmış, ilerlerken bazı tavizler vermiş vermesine, kadınlar asker ya da bilm insanı olmuşlar olmasına ama bir giyim kuşam devrimi yapmamışlar mesela… Bazıları sandaletlerini bile çıkarmaya direnmiş.
Ve fakat her şey yolunda giderken, tahtta hak iddia eden kralın kuzeni çıkagelmiş. Kralın kuzeni etliye, sütlüye karışmayan, kendi kabuğunda yaşayan Wakanda’ya çok kızgınmış. Çünkü o Public Enemy grubu ya da hakiki Siyah Panterler örgütü gibi “Siyah Bir Gezegen” hayal edermiş. Wakandalıların ezilen, sömürülen, aşağılanan ve yoksulluk içinde yaşayan ırkdaşlarına yardım etmesi gerektiğini, Churchill’in Büyük Britanyası gibi üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk kurmasını istermiş. Kuzenin babası da bu uğurda canını vermiş, yani işin içinde bir babanın intikamı motifi de varmış. Bakalım bu kavgadan kim galip çıkacak? Filmin sorusu bu. Tabii bir de üçüncü seçenek olduğunu belirtmek lazım ki bunu akıl edenler de kadınlar. Yani ne içe kapanık yaşamak ne de başkalarına hükmetmek. Dışa açılıp yoksullara, ezilenlere yardım etmek de üçüncü seçenek.
İyi, güzel hoş da bu kavgada CIA’nin iyilerin yanında yer almasına ne demeli? Dünyada ezilenler ve ezenler Siyahlar ve Beyazlar diye mi ayrılıyor yoksa kapitalistler ve sermayesizler diye mi? Altyapısı bu kadar gelişkin bir ülkede nasıl oluyor da kabile gelenekleriyle işler hallediliyor. Bilek güreşinde galip gelenler mi profesör oluyor mesela? En uzağa işeyenler mi kral danışmanları? Masal bu, masal olmasına da, sonuçta abuk sabuk bir toplum modeliyle verdiğiniz mesajlar, bir halta yaramazlar, ne kadar iyi niyetli olsalar da. Ki işin içine CIA karışmışsa iyi niyetten de söz edilemez.