TARİH: 14 Mayıs 2004
GAZETE/DERGİ: Birgün
Truva, anlatmaya çalıştığı destansı aşkların nefretlerin, tutkuların ağırlığını taşımıyor.
Truva son yılların en masraflı filmlerinden biri, yüz yetmiş milyon dolara mal olmuş. Ama sonuç harcanan parayla orantılı değil ne yazık ki. Oturup sonuna kadar seyredilir. Ama esin kaynağı Homer’in Iliada’sının kalıcılığıyla kıyaslandığında, film fena halde yaya kalacak gibi görünüyor. Truva anlatmaya çalıştığı destansı aşkların, nefretlerin, tutkuların ağırlığını taşımıyor.
AŞİL VE HEKTOR
Hikaye bildik: Truva kentinin küçük prensi Paris, Sparta kralı Menelaus’un güzel karısı Helen’i kaçırır. Menelaus Truva’yı kuşatır. Menelaus karısından intikam almak, Agamemnon ise Truva’yı almak peşindedir. Yunan ordularının en iyi savaşçısı bireyci ve asi Aşil’dir. Truva’nın en iyisi ise vatansever, iyi aile babası Hektor. Aşil, Hektor’u öldürür. Yunanlıların kıyıya bırakıp gittikleri tahta atı bulan Truvalılar bunu tanrılara bir adak sanıp kent surlarının içine alırlar.Oysa atın içinde Yunan savaşçılar saklıdır ve akşam katliam başlar. Truva yakılıp yıkılır, kent düşer.
KONSANTRE EFSANE
Paris rolünde Orlando Bloom eylemlerinin sonuçlarını taşıyamayan korkak ama iyi kalpli adamı fena canlandırmıyor. Ama Helen’in (Diane Kruger) bu adamda ne bulduğunu anlamak, aralarında gelişen tutkuyu hissetmek de imkansız. Keza Aşil rolündeki Brad Pitt için de benzer şeyler söylemek mümkün. Pitt kavga sahnelerinde, şan ve şöhret yani ölümsüzlük için ölümü göze alan hırslı cengaverde iyi ama onun da kuzeni Petraclus’la (Garrett Hedlund) ilişkisi yüzeysel geçiştirilmiş. Dolayısıyla Petraclus’un ölümünün Aşil üzerindeki etkisi de seyirciye çok ulaşmıyor. Yine Aşil’in, Apollon rahibesi (kölesi ve bir ara sevgilisi) Briseis’le (Rose Byrne) yaşadığı aşk ki sonunda uğruna ölümü göze alacaktır, pek iz bırakmıyor. Filmin sorununu sadece oyunculara yüklemek haksızlık olur. İliada’da on yıla yayılan ve tanrıların müdahale ettiği bir savaş anlatılıyor. Filmde ise en fazla iki ay sürdüğü izlenimi veren süreç ele alınıyor. Bu konsantre efsanede kavga, dövüş arasında (ki film aksiyon açısından da etkileyici değil), kahramanların çelişkilerini anlatmaya çok fazla zaman kalmamış.
TÜRKÇE ÇEVİRİ
Ama rolünün hakkını tam anlamıyla veren oyuncular da var Truva’da. Kral Priam rolünde Peter O’Toole çok dokunaklı ve etkileyici. Hektor’u oynayan Eric Bana da çok iyi. Hem asil bir vatansever, hem savaşçı, hem aile babası olarak filmin en akılda kalıcı karakterini başarıyla canlandırıyor. Yönetmen Wolfgang Petersen Fırtına (A Perfect Storm), Ateş Hattında (In the Line of Fire) ve Das Boot gibi çok daha başarılı filmler çevirmişti. Truva da sonuçta kötü bir film değil ama dediğimiz gibi çok da iz bırakacak bir özelliği yok. Son bir not da Türkçe çeviriye: “Rogue” (serseri) ile “rouge” (rus) karıştırılınca anlamsız şeyler çıkıyor ortaya. Bu kadar masraflı bir filmin çevirisi için birkaç kuruş daha fazla harcanabilirdi.