TARİH:  26 Mayıs 2012
GAZETE/DERGİ: Birgün

Bu sabahın yarışma filmi Brezilyalı yönetmen Walter salles’in “Yolda”sıydı (On the Road). “Yolda” bilindiği gibi Jack Kerouack’ın Beat kuşağını tanımlayan romanının adı. Kült bir kitap söz konusu ise dünyada herhalde en başlarda “Yolda” vardır. Jack Kerouack kitapta kendisini ve çevresini anlatır. Kendisine Sal Paradise, yakın arkadaşı, en büyük kankası, gurusu Neal Cassady’ye ise Dean Moriarty adını verir. Sal ve Dean kankalar aleminin klasik ikililerinden biridirler. Mesela bizim “Kaybedenler Kulübü” de bu tip bir ikiliyi anlatır. Hatta “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” de. Burada yeniden seyrettiğim “Bir Zamanlar Amerikada”ki Max ve Noodles ikilisi de bu asi ikililerin tipik örneklerindendir. Tabii ki asi ikililer dönemlerine, ülkelerine, şehirlerine göre farklılıklar gösterirler. 1930’ların New York’undaki asiyle, 1950’deki asi farklıdır. İstanbul’un “Kaybedenler”iyle, Ankara’nın “Çaresiz”leri farklıdır. Ama bu ikilileri belirleyen dinamikler üç aşağı beş yukarı aynıdır.

Bu asiler, hemen ve şimdi tatmin ararlar, bir kadına bağlanamazlar, kadınlarını paylaşmak isterler ya da paylaşırlar… Katiyen devrimci filan değillerdir. Sartre bu konuda başarılı bir devrimci- asi ayrımı yapmıştır. Asi sadece kendi tatmini peşinde koşarken, devrimcinin disiplini ve bir projesi vardır… İdris Küçükömer  de bu tanımı Sartre’dan araklamış anladığım kadarıyla. Her neyse… Kimlere ne anlamlar yüklendi şu karanlık dönemde ülkemizde.

Genellikle çok kadınlı bir hayat süren bu asilerin aslında tek bir amaçları vardır. Anneciklerinin dizinin dibinde oturmak, babacıklarının kendilerini takdir etmesini beklemek… “Beat” Kuşağının Jack’i ve Neal’i de tipiktirler. Jack, hep anneciğinin yanına koşar ki bunun örneği “Kaybedenler Kulübü”nde de vardı. Neal ise kayıp babacığının peşindedir hep. Aynı kadınla birlikte olmalarının da bir nedeni vardır. Farkında olmasalar da birbirlerini babalarının yerine koyarlar, sevgilileri de annelerine dönüşür bu süreçte. Arkadaşları sevgilileriyle sevişirken onlar da anne ve babalarını röntgenleyen küçük oğlan çocukları olurlar. Sevgilileri anneye dönüşerek cazipleşir. Paylaşılmayan kadının fazla bir anlamı yoktur. Aslında bütün kadınlar jenerik olarak annenin temsilleridir. Kendileri olamazlar, bir karakterleri ve kişilikleri yoktur asi ana kuzuları için.

Neal ve Jack de sevgililerini paylaşırlar, aynı kadınla yatarlar. Hatta aynı anda aynı kadınla yatarlar. Salles’in filmi orta karar bir film olmuş. Salles “Motosiklet Günlükleri”nde Che’yi nasıl yüzeyselleştirdiyse, burada da yüzeysel asilerin derinine vakıf olamamış pek.  Fakat filmin belli bir erotizmi de var. Özellikle Kristen Stewart (Alacakaranlık’ın bakiresi) hayranları kaçırmamalı.

Günün bir diğer yarışma filmi olarak Carlos Reygadas’ın “Post Tenebras Lux”unu (Karanlıktan Sonra Işık) seyrettik. Adı gibi özenti, adı gibi bir kendini beğenmişlik örneği olan bu film 2 saat boyunca can sıktı. Ben sizin canınız sıkmayacağım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2020 -CuneytCebenoyan.com